Dünyadaki gelişmeleri doğru analiz edebilmek için önce olaylara belli bir bütünsellik içerisinde neyin ne ile ilişkili olduğuna bakmak gerekir. Bu ilişkilerin genel bir çerçevede bağlamını, hedefini, sebeplerini ve muhtemel sonuçlarını hesaplamak lâzımdır. Günümüzü ele alacak olursak, birbiri ile ilişkili alanlarda ciddi bir değişim yaşanmaktadır. Bu değişim alanlarına birer cümleyle değinip yazımızın esas konusu olan Hindistan’ın üzerinde durmaya çalışacağız. Söz konusu alanları beş başlık altında şöyle sırayabiliriz: Bir, sermaye ve jeopolitik Batı’dan Doğu’ya kaymaktadır. İki, değişen jeopolitik ortam ve güç dengeleri yeniden oluşmaktadır. Üç, Başkan Erdoğan’ın ‘’Dünya Beşten Büyüktür’’ söyleminden sonra, Amerika’nın liderlik ettiği küresel sistem, dünyada daha fazla sorgulanmaktadır. Dört, Amerika ile Çin arasındaki rekabet gittikçe derinleşmektedir. Beş, virüs gibi biyolojik ve siber saldırıların küresel çapta ortaya çıkardığı endişelerdir. Dış politika alanında okumaya, düşünmeye, anlamaya çalıştığımda, sahaya daha adım atar atmaz ilk önce belli bir etki gücüne sahip ülkeler dikkatimi çekmişti. İşte dikkatimi çeken bu ülkelerden biri de Hindistan’dır. Fakat dış politika olayları çok hızlı değiştiği için Hindistan konusundaki gözlemlerimi bir türlü yazamadım. Ancak bir yerde artık başlamak gerekiyordu ve başladık. Uzun ve heyecanlı bir yolculuğa çıktığımı hisseder gibiyim. Öncellikle Hindistan uzmanı olmadığımı söylemeliyim. Hindistan’a dışarıdan bakan, bir dış politika ve coğrafya okuru olarak yoğunlaşmaya çalışacağım. Bu bakımdan yazacağımız her şey müzakereye açık olduğunu belirtmeliyim. Bu süreçte yapıcı her eleştiriden istifade edeceğimi peşinen söylemeliyim. Buradaki temel amacımız, dünyadaki gelişmelere ilgi duyan ve yazılarımızı takip eden dostlarımıza gözlemlerimizi paylaşmaktır. Bu kısa girizgâhtan sonra başlayalım. Hindistan’ın jeopolitiği Bir ülkenin coğrafi konumu ve coğrafyasının karakteri o ülke için avantajlar sağlayabileceği gibi güvenlik riskleri de oluşturabilir. Bu bakımdan hangi ülke olursa olsun önce coğrafi konumuna bakmak gerekir. Bu bağlamda haritadan Hindistan’a bakınca, Güney Asya’da yer aldığını ve Hint Okyanusuna doğru bir dil gibi uzandığını görürsünüz. Kuzeyindeki Himalya sıra dağları bu devâsa ülkeyi Asya’dan ayırır. Kuzey batıdaki Hindkuş dağlarından başlayan batı dağları birbirine paralel üç sıra hâlinde güneye doğru uzanıp gider. Kâbil ırmağının hemen güneyinde Hindistan yarım adasının batısı ile irtibatını sağlayan Hayber Geçidi bulunur. Hayeber Geçidi, Hindistan’ın ekonomik ve siyasi tarihi için son derece önemli coğrafi bir noktadır. Hayber Geçidi’nin Önemi Hayber Geçidi, Süleyman ve Hindikuş dağlarının birleştiği engebelli zor bir arazi üzerinde yer alır. Bolam, Gamel, Toçi, Kuram gibi önemli geçitler zincirinin son halkasını teşkil eder. Hayber Geçidi, tarihi İpek Yolu’nun bir parçası olduğu için, tarih boyunca çeşitli devletler arasında stratejik bir askeri nokta olarak görülmüştür. Bu bakımdan Hayber Geçidi, dünyanın en önemli dağ geçitlerinden biri kabul edilir. Hayber Geçidi, Hindistan’ı Afganistan’a bağlar. Hatta Hindistan yarım adasını, Asya’ya bağlayan kapısıdır diyebiliriz. Milattan önce, Asyalı kavimler ve Makedonyalı Büyük iskender, Hayber Geçidinden Hindistan’a akın etmişlerdi. Millatan sonra 11. yüzyılda Gazneli’lerin ve 16. yüzyılda ise, Çağatay Türkleri’nden Bâbür, Hayber üzerinden Hindistan’a akın etmişlerdi. Görüldüğü gibi Hayber Geçidi, Hindistan’ın siyasi tarihi için oldukça önemli bir coğrafi yerdir. Hindistan’a elliye yakın yapılan saldırı veya istila akını Haber Geçidi üzerinden yapılmıştı. Bu bakımdan Hayber Geçidi bugün bile Hindistan yarımadası için önemini korumaktadır. Haftaya bu konuya devam edeceğiz inşallah. Not: Gelecek hafta idrak edeceğimiz mübârek Ramazan ayının, şimdiden herkese hayırlı olmasını diliyorum.