Dünya ekonomisi adeta bir satranç tahtasına döndü. ABD ile Çin arasındaki tarife kavgası, Türkiye’nin faiz hamlesi, Suriye ile yeni ekonomik köprüler ve küresel finans liderlerinin Washington’daki buluşması… Peki, bu gelişmeler ne anlama geliyor? Devletler neden bu hamleleri yapıyor ve bizi nasıl etkiliyor? Tarife Savaşları: ABD ve Çin’in Güç Gösterisi Haftanın en büyük gürültüsü, ABD ile Çin arasındaki tarife savaşlarından geldi. ABD Başkanı Donald Trump, Çin hariç birçok ülkeye uyguladığı gümrük vergilerini 90 günlüğüne askıya aldı. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve çip gibi teknoloji ürünleri bu muafiyetten nasibini aldı; yani bu ürünlerin fiyatları şimdilik artmayacak. Ama Çin durur mu? Hemen misilleme yaptı ve ABD’ye yönelik tarifeleri %84’e fırlattı. Bu, iki devin ekonomik ringde yumruklaşması gibi: Her biri diğerini zayıflatmaya çalışıyor. Bu savaş neden önemli? Çünkü küresel ticaretin çarkları yavaşlıyor. Birleşmiş Milletler’e göre, dünya mal ticareti 2025’te %0,2 daralacak. Bu, fabrikaların üretimini kısmak, işçilerin işini kaybetme riskiyle yüzleşmek demek. ABD ve Çin’in bu restleşmesi, sadece onları değil, Türkiye gibi ihracata dayalı ülkeleri de etkiliyor. Mesela, Türkiye’nin Avrupa’ya sattığı tekstil veya otomotiv parçaları, bu ticaret durgunluğundan zarar görebilir. IMF-Dünya Bankası Toplantıları: Liderler Ne Konuştu? Washington’da toplanan IMF ve Dünya Bankası’nın Bahar Toplantıları, küresel ekonominin nabzını tuttu. Fed Başkanı Jerome Powell, “Tarifeler beklenenden daha sert vurdu,” diyerek alarm zillerini çaldı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde ise tarifelerin enflasyonu körükleyebileceğini söyledi. Yani, market sepetinizdeki fiyatlar artabilir, çünkü bu tarifeler malların maliyetini yükseltiyor. Bu toplantılar, dünya liderlerinin bir araya gelip “Ne yapacağız?” diye kafa yorduğu bir arena. Ama açıkçası, herkes kendi çıkarını kolluyor. ABD, Çin’e karşı üstünlük peşinde; Avrupa, enerji ve gıda fiyatlarıyla boğuşuyor. Türkiye ise bu sahnede hem bölgesel gücünü artırmaya çalışıyor hem de içerdeki enflasyonla mücadele ediyor. Türkiye’nin Hamleleri Türkiye, bu haftayı boş geçmedi. Merkez Bankası, politika faizini %46’ya çekti. Bu ne demek? Bankalar paranızı daha yüksek faizle değerlendirecek, ama kredi almak isteyenler için borçlanma pahalılaşacak. Örneğin, 500 bin TL’nizi 32 gün vadeli mevduata yatırırsanız, daha fazla getiri elde edebilirsiniz. Ama bu, aynı zamanda esnafın, küçük işletmelerin borç yükünü artırabilir. Bir yandan da Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Suriye’ye gitti ve yeni hükümetle ekonomik iş birliğini konuştuğu. Bu, Türkiye için hem ticari hem de siyasi bir hamle. Suriye’yle ticaret artarsa, Türk firmaları yeni pazarlar bulabilir; sınır ticareti canlanabilir. Ama bu aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki etkisini artırma planının bir parçası. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in İstanbul’daki Uluslararası Ekonomi Zirvesi’nde “Cari açık vermeden büyüyoruz,” demesi de bu özgüvenin bir göstergesi. Türkiye, ekonomik sorunlarına rağmen dünya sahnesinde “Ben de varım” diyor. Küresel Piyasalarda Neler Oluyor? Diğer taraftan İran, ABD ile Roma’da yaptığı görüşmelerin ardından Tahran Borsası’nda rekor kırdı. Bu, İran’ın ekonomik direncini göstermek için bir fırsat yakaladığını gösteriyor. Güney Kore Merkez Bankası faizleri sabit tuttu ama “Gevşeme gelebilir,” sinyali verdi. Yunanistan, mali disipliniyle övünüp kredi notunu yükseltti. Japonya ve ABD, tarife görüşmelerinde ilerleme sağladı. Ama Mersin’de ele geçirilen 5 bin sahte 2 Euro, küresel ekonomideki güven sorunlarını hatırlattı. Sahte para, küçük bir olay gibi görünebilir ama uluslararası ticarette güven sarsılırsa, herkes kaybeder. Peki, Bizi Ne Bekliyor? Dünya ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha görüyoruz. ABD ve Çin’in kavgası, küresel ticareti yavaşlatırken, Türkiye gibi ülkeler hem içerdeki sorunlarla mücadele ediyor hem de bölgesel fırsatları kovalıyor. Faiz artışları, enflasyon korkusu ve ticaret savaşları, hepimizin cebini etkileyecek. Market fiyatları artabilir, ihracat yapan firmalar zorlanabilir, ama Suriye gibi yeni pazarlar umut olabilir. Devletler, bu satranç tahtasında kendi hamlelerini yapıyor. ABD, küresel liderliğini koruma peşinde; Çin, ekonomik gücünü ispatlamaya çalışıyor; Türkiye, hem enflasyonla savaşıyor hem de bölgede söz sahibi olmaya oynuyor. Bizler, bu oyunun seyircisi değil, doğrudan etkilenenleriyiz. Önümüzdeki haftalarda bu hamlelerin sonuçlarını daha net göreceğiz. Ama bir şey kesin: Dünya ekonomisi, bu fırtınalı sularda kolay kolay sakinleşmeyecek.