Aile yılı; 2025… Bir başka açıdan soykırım… Tarihe, dile ve dine düşman bir güruhun saldırısı altında tüm insanlık. Toplumlar, silahsız, savaşsız da soykırıma maruz… Hedef kadın ve çocuk… Çünkü aile demek kadın demektir. Eş kelimesinin anlamdaşı ailedir. Kadın şekillendirir aileyi yani toplumu… Ananın dilidir, ana dil… Yedisinde ne ise yetmişinde de odur… Gelenek dil onunla yaşar Aile…. Zaferler, kadınların eseridir. Bundan dolayıdır ki kadının sindirilmesi, korkutulması alenin (toplumun) teslim alınmasıdır. Başörtüsü mücadelesi cihattır. Türkiye’de vesayetin boynuzlarını kıran bu mücadeledir. Gazze direnişidir, kadın yani aile… İsrail’in rehin aldıklarının yüzde doksanı kadın ve çocuklardan oluşmakta. Anne olmayı utanılması gereken bir durum olarak sunan Siyonizm, yan aparatlarla saldırılarını tahkim etmekte… Çocuk puseti yerine köpek puseti öneriyor… Köpek velisi… Yeni ulusa yeni aile modeli… Reklamlarda bir çocuk, bir köpek dimağlara zerk ediliyor. İşte duygu sapması… İnsana köpek muamelesi… Yerine yenisini almak… Biyolojik mi, bakıcı anne mi? Asıl mesele!… Öksüz vatan. Cumhurbaşkanı vahameti açıklıyor: ““2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38’ken bugün bu rakam 1,51’e düşmüştür. Nüfusun yenilenme düzeninin yüzde 2,1 olduğunda durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Yıllık nüfus artışı 2023’te binde 1.1’e gerilemiştir. Çocuk ve genç nüfusumuz azalırken yaşlı nüfusumuz tarihimizde ilk defa yüzde 10’un üzerine çıkmış, ortalama yaş 34’e çıkmıştır.” Sebepler?.. Eğitim… Sosyoloji… Ekonomi… Eğitimin mecburi 12 yıl olması… Şehirleşme ve teknolojik hayat tarzı… Hayat pahalılığı… İşsiz diplomalılar… Değerlerin değersizleşmesi… Boşanmanın sıradanlaşması… Televizyonlarda Gündüz Kuşağı Programları… İki asırdır saldırı altındayız… “Evim ! Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan! Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan! Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada… Garanti yok sen gibi faniye sigortada! Bir köşende anneannem, dalgın Kuran okurdu Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu. Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı; Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı… Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş; Sular cömert, “temizlik imandandır” bilinmiş… Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler. Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler… Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu; Komşuluk, mana ve ruh, ne varsa heder oldu; Bir yeni nesil geldi, üst üste binenlerden; Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden… Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge; Vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge… Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm; Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim! Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!” Ve… Muhasebe: “İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kız kardeşimin (Tamtam) da çığlıkları. Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyurun ve maktaından seyredin, işte evim! Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş…” ( Necip Fazıl KISAKÜREK, Muhasebe-1947) * “Hangi anneler yarı zamanlı çalışabiliyor? Doğum izni sonrası isteyen anneler birinci çocuk için 60, ikinci çocukta 120 ve üçüncü çocukta 180 gün süreyle yarım çalışma yapabiliyor. Bu sürelerde işveren anneye yarım maaş öderken, İŞKUR da brüt asgari ücret üzerinden yarım çalışma ödeneği veriyor.” Doğumu teşvik içi “günler” ay olmalı… Çocuk pusetlerinde köpek… Yeni soykırım…