Yazarlar okuyucuları ile yazıları üzerinden haberleşir derler. Ben de size son bir haftada yaşadıklarımı yazarak başlamak istiyorum. Dizden aşağı kızarıklıklar oluşunca randevu alıp Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin Validebağ’daki Cildiye bölümüne gittim. Doktor Bey bazı tetkikler istedi, krem ve hap yazdı, doğru teşhis için de biyopsi yapılıp deri örneği alındı. Kızarıklık yukarı doğru yayılmaya başlayınca endişelenmeye başladım. Bölümün İdari Sorumlusu Prof. Dr. İlkin Zindani Hanım’a çıktım. Kayıt yaptır, inceleyelim dedi. Muayene edince de “Bu tür cilt/kılcal damar hastalıklarının teşhisi kolay değil, zaman alıyor. Hastaneye yatabilir misin” diye sordu, bir haftadır yatıyorum, araştırılıyor. Ancak uygulanan kortizon tedavisi ile hastalığın ilerlemesi durdu, lezyonlar gerilemeye başladı. Hastanede doktorlar dikkatli, hemşireler titiz, temizliğe özen gösteriliyor. Öğlen ve akşam yemeğini tuzsuz veriyorlar ancak lezzetli yemekler çıkıyor. Tek şaşırtan kahvaltı. Her sabah bir dilim tamamen yağsız peynir ile dalından yeni toplanmış ham zeytini nereden bulduklarını sordum, cevap alamadım. Ramazan dolayısıyla hasta yakınlarından sahura kalkmak isteyenleri tespit etmeleri ise takdire şayan bir uygulama. *** Şaşırtıcı iki konuyu da sizinle paylaşmak istiyorum. İlki bir ilaç firmasının Perşembe günü seyyar bir açık büfe kurarak doktorlara yemek ikram etmesi. Bu güzel bir uygulama ancak Bakanlığın bilgisi dâhilinde mi yapılıyor öğrenemedim. İlaç firmalarının promosyon uygulaması biliniyor ancak yemek uygulaması ile ilk kez karşılaştım. Eğer ahlaki ise kaçak göçek yapmak yerine yemek şirketleri ile anlaşıp resmi olarak tüm hastanelerde bu tür uygulamalar yaymaları isabetli olabilir. İkincisi, hastanede yatarken iki kişilik bir Sağlık Bakanlığı ekibinin odamıza misafir olup hastane ortamı hakkında fikirlerimizi sormasıydı. İsmi “Hal Hatır Ekibi” imiş. Dr. Kemal Tekeşin’in teklifi ile pilot uygulama olarak İstanbul Anadolu yakasında başlatılmış. Yatan hastaların olumlu veya olumsuz tüm görüşlerini not edip değerlendirmek üzere merkeze iletiyorlar. Bu da faydalı bir uygulama. Dileğimiz tüm hastanelere yaygınlaştırılması. Sağlık Bakanlığı’nın hem sağlık ocaklarını, hem hastanelerin şartlarını iyileştirme yönündeki çabalarını takdirle karşılamak lazım. Yaygın bir sistemi merkezden kontrol etmek kolay değil. Düşünün Türkiye’nin dört bir yanında 8 bin 200 sağlık ocağı, resmi adıyla “Sağlıklı Yaşam Merkezi” var. Buralarda 28 bin aile hekimi görev yapıyor. Hastanelerimizdeki uzman hekim ve sağlık çalışanlarını da eklerseniz sağlığımız için dev bir ordu hizmet veriyor. *** Ramazan’ın girmesi dolayısıyla yazımda biraz da Gazze boykotu üzerinde durmak istiyorum. Gazze’deki ABD – İsrail ortak Siyonist katliam ve soykırımına karşı Müslüman olsun olmasın tüm dünya ülkelerinde uygulanan boykot etkisini gösterdi. ABD ve İsrail ürünleri ile Siyonistlere destek olan firmaların ürünlerine karşı bireysel olarak uygulanan satın almama eylemi dünyanın dev şirketlerinin sırtını yere getirdi. Sırayla özür diliyorlar. Mübarek Ramazan ayı dolayısıyla Siyonistlerin sahibi olduğu şirketlerin ürünlerine boykotu daha da sıkılaştırmalıyız. Kahve firmalarından dünyayı örümcek ağı gibi saran fast food zincirlerine, temizlik ürünlerinden bisküvi ve çikolata şirketlerine kadar katliamcıların yanında duran firmalara acımamalıyız. Boykotun bir başka etkisi de bizi soymak için yarışan bu kapitalist vampirlerin kendilerine ve fiyatlarına çeki düzen vermeleri oldu. Daha önce 100 TL’ye sattıkları ürünü şimdi kampanyalarla yarı fiyatına indirdiler. Yerli firmalar da bu yüzden fiyat artıramıyor. Sonuç olarak boykot elimizdeki tek silah olarak hem Gazze için, hem bizim için faydalı. Bu vesileyle rahmet/merhamet ayına hoş geldin diyor, sağlık ve afiyet içinde bereketli bir Ramazan geçirmenizi diliyorum.