El- Emîn. Düşmanlarının bile, “Sana güven olmaz!” diyemediği Hazret-i Muhammed(s.a.v.). Düşmanının bile güvendiği, en kıymet verdiği varlıkları emanet edebilecek kadar itimat ettiği Örnek Kul. “Güven” veren Örnek Kul. Emanete sadâkat o kadar mühim ki… İman ile Emin (emn) aynı kökten gelen kelimeler! * Bir vakitler birisi hakkında “abdestinde namazında” dendiğinde içimde güzel hisler belirirdi. Dindar insanların arasında değildim. Öyle bir ortamda yaşamıyordum. “Laiklik hassasiyeti” fazlaydı bizim çevredekilerin. İmam hatip okuluna gönderilmemiştim. Bir gün bile Kur’an kursuna gönderilmemiştim ama… Namaz kılmanın, namaz aksatmamanın iyi bir şey olduğunu biliyordum. Bir kişi hakkında “ abdestinde namazında” dendiğinde kalbime “itimat” duygusu doluyordu. O kişi emanete ihanet etmez. O kişi gıybet etmez. O kişi insanların iyiliğini ister. Böyle güzel şeyler geliyordu aklıma. * Şimdilerde… Bizim dünyamızda olmayan, bizi uzaktan izleyen gençler hakkımızda neler düşünüyor acaba? “İtimat” ediyorlar mı bize? “Güven” telkin ediyor muyuz? * Şimdiki gençlerden bahis açılınca, bizim gibi “yaşlılar” yerden yere vuruyor. Gençlerde kusur üstüne kusur buluyor. “Şimdiki gençler saygısız, şimdiki gençler kadir kıymet bilmez, şimdiki gençler savurgan, şimdiki gençler şöyle, şimdiki gençler böyle…” Aslında bu durum eskiden beri böyledir… Her nesil, bir ya da iki önceki nesli kötüler. “Zamane gençliği” söylemi hiç bitmez! Bizim çocukluk gençlik yıllarımızda da bizleri beğenmeyen yaşlılar çoktu. Kendi gençliklerini över, bizimkileriyse gömerlerdi. Şimdi de öyle… Bizler de gençleri beğenmiyoruz. * Peki ya gençler bizi beğeniyor mu? Eğer gençlerin neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilemeyecek kadar “idraksiz” olduklarını söylüyorsak… İş döner dolaşır bize gelir. Ne ektiysen onu biçersin, zira… “Gençliğe ne verdin ki ne istiyorsun?” diye sorarlar adama! * Okullarınızı hatırlayın… Oradaki hocalarınızı… Bazı hocaların dersleri işkence gibiydi. Bazı hocaların dersleri ise bitmesin isterdiniz… Aynı mesleğin mensuplarını ayıran, “kişilerin” gençlikle kurdukları gönül köprüsüydü. O sevgi, saygı, gönül köprüsünü kuran hocalarınız da vardı, yıkan hocalarınız da… Bu işler küçükten büyüğe değil, büyükten küçüğe. Yüzünden, gözünden, dilinden “hoyratlık” akan… Özü ve sözü bir olmayan… Her durumda “çıkarına” göre yorumlar yapan insanlar, en başta evdeki çoluk çocuğun saygısını ve sevgisini tüketirler. Birbirlerini “düşman olarak” gören, sürekli olarak nefis yarıştıran anne babalar, çocuklarına kötü örnekler olurlar. Emanetin hakkını verme hassasiyetini kaybetmiş büyüklerin zaman zaman dile getirdikleri güzel tavsiyeler de boşa gider. Hatta ters teper! Hele hele, birçok yanlışı “namazlı, niyazlı insanlar yaparsa” etkisi büsbütün yıkıcı olur. Bir namazlı niyazlının yaptıklarından hareketle, inançtan soğumak elbette çok yanlıştır. Evet, böyledir ama toplumun namazlıların niyazlıların yaptıklarına, ettiklerine çok daha fazla dikkat ettiği de gerçektir. Yaşam tarzı ve aidiyetler insana ek sorumluluklar yükler. Ortaokuldan bir arkadaşımı hatırlarım… Babası cami görevlisiydi. Beni birkaç kere namaza götürmüştü. O vesileyle biraz samimi olduk. Günün birinde, bu arkadaşımın sinirlendiği birine küfür ettiğini duydum. O an içimden “Bir de babası imam!” gibi bir düşünce geçti. Ben birisine kızdığımda ya da içerlediğimde hemen belli ederim. O günlerde de öyleydim. Arkadaşıma, o küfürden sonra soğuk davrandım. Uzaklaştım. Oysa, ağızlarından küfür eksik olmayan arkadaşlarım vardı. O günkü aklımla, çocuk aklımla, “Cami görevlisinin oğlu ise diline sahip olmalı!” diye düşündüm. Arkadaşıma haksızlık ettim. * Bazı insanların yükleri çok ağır… Bundan şikâyet etmeye de hakları yok. Madem ki, “Kur’an ve Sünnet yolunda olmaya gayret ediyorum!” diyorsun… Elini, dilini, belini kontrol etmek için elinden gelenin fazlasını yapacaksın. Düşmanının bile “Sana güven olmaz!” demekte zorlanacağı insan olmak için çaba sarf edeceksin. * Evet, hiçbirimiz hatasız günahsız olamayız ama her birimiz tövbe edebiliriz. Bugünkünden daha iyi bir kul olabilmek için dua edebiliriz. * Zor dostum zor. Müslüman olmak kolay ama Müslüman olarak yaşamak çok zor. Ne mutlu zorlukların üstesinden gelebilmek için Yüce Allah’tan kolaylık dileyenlere.