Kendine özgü şirin, rint ve kalender bir üslupla yazan paşazade bir İstanbul çocuğu olan Sermet Muhtar Alus çok yönlü birisiydi. Hem gazeteci hem de yazar kimliği ile dünyada güzel bir imza bıraktı. Sermet Muhtar, Akşam gazetesinde yayımlanan eski zamanlardaki İstanbul’u anlatan yazılarıyla tanınırdı. Romanları İstanbul’da geçen ve dönemin İstanbul’unu romanın baş kahramanlarından biri gibi betimleyen yapıtlardır. Sermet Muhtar Alus bilgili, kibar, zeki, nüktedan, cömert kişiliği ile ön plana çıkan bini aşkın esere sahip, okuduğu mesleği değil edebiyatı seçerek kendisine yeni kapılar açtı. İstanbul’u hep ön planda tuttu. Yazdığı eserlerde İstanbul hayranlığını ön plana çıkararak İstanbul’un sevilmesini ve sahip çıkılmasını istiyordu. Kısacası kendisini İstanbul’a ve edebiyata adayan Sermet Muhtar Alus çok yönlü birisiydi. ZENGİN KÜLTÜR BİRİKİMİNE SAHİPTİ 28 Mayıs 1887 tarihinde İstanbul Saraçhanebaşı’nda doğdu. Asıl adı Osman Sermet’tir. Babası Askerî Müze Müdürü Ahmed Muhtar Paşa, annesi Osman Âbid Paşa’nın kızı, Fatma Kevser Hanım’dır. Köklü ve zengin kültür birikimine sahip bir aile ortamı içinde dedesi Âbid Paşa’nın Saraçhanebaşı’nda ve Göztepe’deki konaklarında geçmiş, konak hayatı kişiliğinin şekillenmesinde etkili olmuştur. KÜÇÜK YAŞLARDA 2 YABANCI DİL ÖĞRENDİ Eğitimine Sultanahmet’teki Fîruz Ağa Camii İmamı Mustafa Efendi’den aldığı özel derslerine Muhacir Ârif Efendi ile devam etti. Küçük yaşlarda Fransızca ve Almanca öğrendi. 10 yaşlarında dedesi Âbid Paşa’nın sürgünde bulunduğu Halep’e gitti. Dönüşünde Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nden 1906’da mezun oldu. Aynı yıl girdiği Mekteb-i Hukuk’u birincilikle bitirdi. Alus hâkimlik veya avukatlık yapmak istemedi, babasının müdürü olduğu bu kuruma memur olarak girdi. Müze için hazırladığı rehberler 1920-1922 arasında üç cilt halinde yayımlandı. 1926’da babasının ölümünden sonra Askeri Müze’deki görevinden ayrıldı ve geçimini kalemiyle sağlamaya çalıştı. İlk gençlik yıllarında Hoca Ali Rızâ Bey’le alıştırma resim çalışmaları yaptı. Fotoğrafçılığa merakı ise İstanbul içinde şehir fotoğrafları çekmekle başladı. YAZILARI DERGİ VE GAZETEDE YER ALDI Galatasaray’da edebiyat, felsefe ve tiyatro üzerine konuşan bir arkadaş çevresine dahil olmuş, ilk yazıları Samiha Necdet takma adıyla Çocuklara Mahsus Gazetede çıkardı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra iki arkadaşıyla birlikte Elüfürük adlı kısa ömürlü bir mizah dergisi yayımladı. Davul’da yazı ve çizgileriyle görünmüş, çeşitli dergilerde Necdet takma adıyla hikâyeler yazdı. Düzenli yazılarına 1931’de Akşam gazetesiyle başladı. Zaman içinde Tan, Son Posta, Cumhuriyet gibi gazetelerde çok sayıda makale yayımladı. Dergilerde ve gazetelerde yayımladığı yazıların sayısı bini geçmekte ve birçok değişik konuyu kapsamaktadır. Gazete yazılarında geleneksel İstanbul yaşayışını bütün zenginliğiyle ve iyimser bir bakış açısıyla anlatır. Balkan ve I. Dünya Savaşlarının yıkıcı etkilerine yakından şahit olan yazar, roman ve piyeslerinde savaş şartlarını kendi çıkarlarına kullanarak bir anda servet sahibi olan, sonradan görme harp zenginlerini nükteli bir dille hicvetti. ÇOCUKLUĞUNDAN İTİBAREN TİYATROYA İLGİSİ VAR Çocukluğundan itibaren Şehzadebaşı’nda ve Kadıköy yakasındaki tiyatrolarda çok sayıda oyun izleme imkânı buldu. Servet-i Fünûn şair ve yazarlarının eserlerine duyduğu hayranlıktan dolayı, ilk evliliğinden olan kızına Cenab Şahabeddin’in “Elhân-ı Şitâ” şiirinden ilhamla Elhan adını verdi. Babasının ölümünün ardından annesinden hiç ayrılmamıştır. Üçüncü evliliğinden sonra bir daha evlenmeyerek annesi ve tek çocuğu Elhan’la beraber yaşamış, kızının yetişmesi ve eğitimiyle bizzat ilgilenmiştir. Hastalıklarla geçen son yıllarında geçim sıkıntısı içine düşen yazan 20 Mayıs 1952’de İstanbul’daki evinde kalp krizinden öldü.