“Mobbing” için yeni genelge Resmi Gazete’de İş yerlerinde “mobbing” olarak adlandırılan psikolojik tacizin önlenmesine yönelik bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi hazırlandı. Çalışanların haklarını korumayı ve sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturmayı hedefleyen genelge, önemli düzenlemeler içeriyor. “Mobbing” olarak adlandırılan, iş yerlerinde psikolojik tacizin önlenmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, Resmi Gazete’de yayımlandı. Çalışanların psikolojik tacizden korunmasını amaçlayan genelge 7 madde olarak hazırlandı. Genelgede, iş yerlerinde kasıtlı ve sistematik olarak yapılan psikolojik tacizin önlenmesinin elzem olduğu vurgulandı. İşveren ve yöneticilere önemli sorumluluklar düşüyor Psikolojik tacize maruz kalan çalışanların, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu, ALO 170 gibi çeşitli platformlara başvurabileceği hatırlatıldı. Genelgede, iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadelenin, öncelikle işveren ve yöneticilerin sorumluluğunda olduğu belirtildi. Ayrıca, farkındalık artırıcı eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasına özen gösterilmesi gerektiği vurgulandı. “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” yeniden yapılandırıldı Genelge kapsamında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” yeniden yapılandırıldı. Bu kurul, ülke çapında politikalar belirleyecek, eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerini koordine edecek ve kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları yürütecek. Genelgede ayrıca, iş yerlerinde soruşturma yürütülürken, çalışanların özel hayatlarının korunması için hassas davranılması gerektiğinin de altı çizildi. ****** Çok önemli bir konuya çok güzel bir yenilik getirilmiş! Öncelikle böyle bir projeyi hayata geçirmek için emek sarf eden herkese, çok teşekkür ediyorum. Özellikle son zamanlarda etrafımda bu tarz mobbinge maruz kalan çok sayıda arkadaşımın durumuna şahitlik ettim. Çözümü noktasında elimizden gelen çabayı gösterdik, fakat maalesef başarılı olamamıştık, ama artık işçiye ve haklarına yönelik bu atılan adım ile birlikte işçi, kendini daha güvende hissederek çalışacak! Birde gerek kamuda, gerek özel sektörde, ‘’Kral’dan çok Kralcı’’ tipler var. Hiç üzerine vazife olmayan insanlar, sırf yalakalık yapıp, kendi yerini güvence altına almak için, bir başkasını rahatça harcama çabası içine giriyor. İşçinin ezilmeden daha refah ve ferah bir ortamda alın teri ile çalışırken, bu gibi konulara maruz bırakılarak, psikolojik şiddetle mücadele etmek zorunda bırakılması kabul edilir gibi değil! Ben şunu anlamıyorum, velev ki, arkadaşına yâda çalışanına kumpas kurdun, iftira attın, çocuklarının rızkı ile oynadın, eline günahtan, vebalden başka ne geçecek? Çıkan kişinin maaşını sana mı verecekler? Bir insanın ekmeğine göz dikmek ahlak dışı davranışların en başında yer almaktadır. Rızkı veren Allah’tır, buna kimse mani olamaz. Allah sabaha uyandırdığı her kulunun rızkına kefildir. Buna mani olmaya çabalayana insan bile diyemiyorum. Ha bazen şöyle durumlarda olabiliyor. İşverenden habersiz bazı tuzaklar kurulup, kuyular kazılıyor. İşveren bunu sorgulamak yerine, kendi adamı ise bunu söyleyen ona itibar edebiliyor. Bu genelge sayesinde artık işçi haklarının farkına varacak ve bu ekmeği ile oynamaya teşebbüs ederek, psikolojik şiddete maruz bırakılarak, canından bezdirilen çalışanlarında, sonu hayattan kopmalarla sonuçlanan üzücü olaylara da, bir son verilir diye düşünüyorum. Bırakın kardeşim onunla, bununla, şununla uğraşmayı, oturun kafanızı daha verimli işlere yorun. Ülkenin ekonomisine, kalkınmasına birey olarak benim ne gibi bir faydam olabilir bunları düşünün! Şeytanlık yapanlar, eninde sonunda kaybetmeye mahkûm olurlar. Çünkü eden bulur… Kul hakkıdır! Kısa bir hikâye ile yazımı noktalamak istiyorum. Köylünün biri, ineklerinin sütünden tereyağı yapardı. Her gün tereyağının bir kilosunu kasabadaki fırıncıya satardı. Aldığı paranın bir kısmıyla fırıncıdan bir ekmek alır, köyüne dönerdi. Bir gün fırıncı köylüye çıkışmaya başladı: — Ben, sana güvenerek getirdiğin yağları hiç tartmadan aldım. Müşterilerime sattım. Oysaki sen yağları eksik tartıyormuşsun. Seni şikâyet edeceğim. Köylü, yağları kendisinin tarttığını, hepsinin de bir kilo olduğunu söyledi. Fırıncı, köylünün o gün getirdiği yağı tarttı, Yağ bir kilodan azdı. Fırıncı, köylüyü mahkemeye verdi. Fırıncıyı dinleyen yargıç köylüye dönerek: — Sen bu adamı aldatıyormuşsun. Tartıda haksızlık yapıyormuşsun, doğru mu? dedi. Köylü: — Sayın yargıç! Ben fırıncıya her gün bir kilo yağ veririm, Alacağım paranın bir kısmıyla kendisinden bir ekmek alırım, Köydeki terazimin gramları çoktandır kayıp. Ben, gram olarak fırıncının bir kilo diye verdiği ekmeği kullanırım. Eğer fırıncının ekmeği bir kilodan azsa benim yağım da az olur. Fırıncı birden telaşlandı. Davasından vazgeçmek istedi. Yargıç, kabul etmedi. Fırına adam gönderdi. Birkaç ekmek getirtip tarttı. Ekmeklerin hepsi bir kilodan azdı. Köylü davayı kazanmış, fırıncının hilesi ortaya çıkmıştı. Eeeeee ne demişler, ne ekersen onu biçersin, sevgi, iyi niyet, güzellik, dürüstlük, merhamet ekin ki hasadınız güzel olsun, heybeniz güllerle dolsun. Niyetiniz hayrolsun ki, akıbetiniz hayra ulaşsın! Saygıyla…