Bu köşede çok kere değinmişimdir. Bilirsiniz, WEF, BM’nin stratejik ortağıdır ve her ikisi de “Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi’nin uygulanmasını ister. Belki hatırlarınız bir ara NATO zirvesinde ayini andıran ilginç bir açılış töreni gerçekleşmiş ve tüm liderler “Şimdi dönün ve 2030’a bakın” diyen bir sesle aynı anda dikilitaşa benzeyen dijital bir görsele bakmışlardı. Peki, ne vardı orada? Elbette 2030 hedefleri… Bu gündem, 2015 yılında BM’ye üye devletlerin, yoksulluğu sona erdirmek, gezegeni korumak ve daha kapsayıcı bir toplum düzeni inşa etmek için evrensel bir eylem çağrısı anlamına geliyor. Öyle ki 2030 yılına kadar gerçekleştirilmek üzere “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” üzerinde bir anlaşmaya vardılar. Küçücük Gazze’yi korumayan üye devletler gezegeni kurtaracakmış! Duy da inanma Hal böyle olunca bizim ülkede, MEB, siyasi partiler, yerel ve büyükşehir belediyeleri, iş dünyası ve daha birçok kurumumuz harı harıl sürdürülebilir/süründürebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda planlama yapıyor. Yalnız geçenlerde ilginç bir gelişme oldu. ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Edward Hearney, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 2030 Gündemi’ndeki sözde Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni (SKH) sert bir dille kınayıverdi. Edward Hearney daha da ileri giderek şöyle dedi; “Gündem 2030 ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin egemenliğiyle bağdaşmayan ve Amerikalıların hak ve çıkarlarına aykırı olan yumuşak bir küresel yönetim biçimini teşvik ediyor.” Haydi buyurun! Amerika, BM’nin sözde sürdürülebilir kalkınma hedeflerini, bağımsızlığına ve egemenliğine bir tehdit unsuru olarak görüyor. Anlayacağınız ABD, Gündem 2030’u resmen reddetti. İyi de ben de bunu kaç yıldır bu köşede kendi ülkem için söylüyorum. Ne var ki bir ara yayımlanan milli eğitim raporu, ”Sürdürülebilir kalkınmanın insanları maddi anlamda refaha kavuşturacağını, onlar için daha temiz bir ekolojik sistem meydana getirmeyi ve sağlıklı insan ilişkileri geliştirmeyi amaçladığını iddia ediyordu. Bunun için de “Sürdürülebilir Gelecek için Eğitim” kapsamında sürdürülebilirlik kavramının kişilerin beceri, tutum, değer ve anlayışlarının gelişiminden bahsediyor. Neyse bunlar düzelir. Gelelim ABD, Gündem 2030’a neden karşı çıktı? Sanırım bunu yaparken yalnızca gündemin özüne (eğitimin, iklimin, ekonominin, cinsiyet politikasının ve kaynak dağıtımının merkezi kontrolü) değil, aynı zamanda bunun uygulanma biçimine yani teknokratik temelli olmasına karşı çıkıyor. Tamam, 2030 Gündemi ABD’nin desteği olmadan çökebilir. 2015 yılında küresel mutabakat olarak sunulan şey, belki de önümüzdeki yıllarda ideolojik çöküşle karşı karşıya kalabilir. Bizim kurumların onca emekleri de ne yazık ki heba olacak! Hep ifade ettiğim gibi; Yüz yıldır dünyada savaşlar çıkartan, masum insanların katledilmesine göz yuman, insan haklarını hiçe sayan bu örgütlerin 2030 yılına kadar gezegenimizi kurtaracağına ve hepimizi refah ve mutlu içinde yaşatacak olmasına hala inanan varsa yanılıyor. Amerika’nın Gündem 2030’a koyduğu tepkinin arkasında da masum bir gerekçe aramıyorum elbette. Belli ki onların gündeminde daha ileri bir tarihli başka bir planlama var. Yakında kokusu çıkar. Evet, bu bir kırılma noktası ama arkasından ne gelecek ona bakacağız. Kurumlarımızın yaptığı onca masraf da bu süreçte heba olacak. İklim değişikliği, yeşil dünya ve Gündem 2030 gibi küreselcilerin palavralarını yutmamalıyız. Nüfusun yüzde 1’nin dünya servetinin yüzde 60’ına hâkim olduğu bir dünyada yoksulluğu kim bitirebilecekmiş?