Bir sabah uyandığınızda, hayatınızdan tek bir anı seçmek zorunda kalsanız, hangisini seçerdiniz? Hirokazu Koreeda’nın After Life filmi, bu soruyu düşündürüyor. Belki sevdiklerinizle kahkahalar attığınız bir akşam, belki deniz kenarında hissettiğiniz o ilk huzur… Hayat, böyle anlarla dokunuyor. Peki ya bu anları çoğaltmak, başkalarının kalbine de dokunmak için neler yapıyorsunuz? Yıllar önce, hayatıma giren bir insan vardı. Zor zamanlarımda bana “sen değerlisin” diyen, yolumu aydınlatan biri… Sonra yollarımız ayrıldı. Fikirlerimiz, hayata bakışımız değişti. İçimde bir ukde kaldı: “Neden artık aynı frekansta değiliz?” Ta ki bir arkadaşım, “İnsanlar değişir, sen de değişebilirsin,” diyene kadar. Değişmek, ihanet değil, büyümektir. Tıpkı bir çocuğun adım adım yürümeyi öğrenmesi gibi… Bir gün, ofiste masamın üzerindeki Post-It’lere daldım. Birine teşekkür notu yazdım: “Bugünkü kahkandan ilham aldım.” O not, bir gülümsemeye, sonra bir sohbete dönüştü. Küçük bir dokunuş, nasıl da çoğalabiliyordu! İşte hayatın sırrı burada: Değişim, dev adımlarla değil, küçük seçimlerle gelir. Jeff Bezos’un dedesi, “Zekâdan daha zor olan şey, kibarlıktır,” demiş. Katılıyorum. Çünkü iyilik, sabır ister. Birini dinlerken telefonunuza bakmamak, trafikte bir arabanın geçmesine izin vermek, çocuğunuza “bugün nasılsın?” diye sormak… Bu küçük anlar, birikerek hayatı güzelleştirir. Ama unutmayın, iyilik, sınırsız değildir. Bazen “hayır” demek, kendi ışığınızı korumaktır. Genç bir arkadaşım anlattı: Yıllarca “doğru” olduğunu düşündüğü bir işte çalışmış. Sonra bir gün, “Bu ben değilim,” demiş. İstifa edip resim ve çizim yapmaya başlamış. “İlk kez kendimi duyabiliyorum,” diyor. Değişim, korkutucu görünse de, aslında içinizdeki sesi duymaktır. Tıpkı bir nehrin önüne çıkan kayayı yumuşakça kenara itmesi gibi… Peki ya siz? Belki bugün, zehirli olduğunu bildiğiniz bir ilişkiyi gözden geçirin. Belki yıllardır ertelediğiniz bir hobinize zaman ayırın. Ya da sadece birine “seni önemsiyorum” deyin. Unutmayın, değişim, bir yıkım değil, yeniden inşa etme cesaretidir. Bir danışanı, o gün masaya bıraktığım Post-It’e çizdiği o tek çizgiyle aslında kendi kaderini de çizmişti. İlk çizgi bir dağ oldu, sonra o dağın eteklerine bir çiçek, gökyüzüne bir kuş ekledi. Her bir dokunuş, içindeki “yapamam” duvarını yıkan bir çekiç gibiydi. Bugün, açtığı sergideki tabloların altında, o ilk Post-It’in fotokopisi duruyor. “Bir çizgi, hayatımı nasıl değiştirdi?” başlıklı notunda şunu yazmış: “Büyük değişimler, küçük cesaretlerle başlar. Siz de başlayın.” Belki siz, şu anda “ben neyi değiştirebilirim ki?” diye düşünüyorsunuz. İnanın, o öğrenci arkadaşım, danışanım da aynıydı. Bir çizgi, bir adım, bir “merhaba”, bir tebessüm… Hepsi, birikerek hayatınızın şaheserini oluşturan fırça darbeleri. Bugün elinize bir kalem alın ve hayatınızın boş sayfasına ilk cümlenizi yazın. Belki bir şiir, belki bir sevgi sözcüğü, belki sadece bir tarih: Bugün. Unutmayın, sergiler, galerilerde değil, insanların kalbinde açılır. Bir gün, birinin size “sizin sayenizde başladım” dediğini duyarsanız, işte o an, sizin “After Life” sahneniz olacak. Çünkü gerçek miras, bıraktığınız izlerdir. Peki, ilk çizginiz ne olacak? 🎨 Not: Bu yazıyı okuduğunuza göre, içinizdeki “değişim tohumu” çoktan filizlendi. Şimdi, onu sulama vakti! 🌱 #KüçükAdımlarBüyükDeğişim #İyilikYolu #KendiniKeşfet Değişim, bir mücadeleden çok bir yolculuktur. İlk adımı atın, gerisi gelecektir.