Yetişkinler dünyasının manipülasyonu, iş dünyasının mobbing’i çocuklar arasında da akran zorbalığı olarak karşılık buluyor. Oysa ki yaş, cinsiyet, meslek farketmeksizin tüm bu davranışlar sözel, duygusal şiddet çatısı altında yer alan bir zorbalık eylemidir. Son yıllarda ebeveynlerin farkındalık, bilinç ve eğitim seviyeleri arttıkça çocukların arasında yaşanan zorbalığın azalmasını beklerken aksine her geçen gün çocuklar arasında yaşanan bu zorbalığa dayalı şiddet artış gösteriyor. Ailenin maddi ve eğitim seviyesindeki yükselme ile zorbalık arasındaki ilişki dikkat çekici! Anne ve babaların eğitim seviyesi çocuğun zorba davranışları sergilemesini engellemiyor. Ya da yüksek ekonomik standartlar yine zorba davranışları da beraberinde getirebiliyor. Öyleyse zorbalığın çocukluk döneminde, olumsuz anne-baba tutumlarının ve duygusal süreçlerin yansıması olduğunu söylememiz mümkün. Zorbalık aslında çocuğun kendini ifade ediş biçimi. Çocuklarla iletişimde göz teması kurmamak, yüzüne bakmamak, çocuk konuşurken başka bir şey ile ilgilenmek, çocukla baş başa vakit geçirmemek, oyun oynamamak çocuk dünyasında büyük hasara yol açıyor. Erken çocukluk döneminde görmezden gelinen çocuk ortaokul itibariyle ailesini görmezden gelmeye başlıyor. Çünkü roller değişiyor… Ödevlerini yapmak istemiyor, okula gitmek istemiyor. Çünkü anne-baba çocuğu bir tek akademik başarısı konusunda görüyor. Bu konuda konuşuyor. Bu konuda yargılıyor. Çocuk da ailesiyle iletişim kurmasının tek yolu olan okulu ve okula ait şeyleri reddediyor. Ebeveynlerini gururlandırmak istemiyor çünkü anne-babası da zamanında onun istediğini yapmamıştı. Onunla oyun oynamamıştı, parka gitmemişti, kumdan kale yapmamıştı… Değerli olduğu hissettirilmemişti. Böyle çocuklarımız ne yazık ki okulda kendilerini değerli hissetmenin yolunu arar. Kendisine davranıldığı gibi davranmaya çalışır, fiziksel gücüyle hakimiyet kurmak ister. Zorbalık; zorba, kurban ve izleyici üçgeniyle gerçekleşir. Kurban kadar izleyici olan çocuklar da bu durumdan etkilenir. Kurban ve izleyici olan çocuklar kadar zorba olan çocuk da mağdurdur aslında. Bu üçgenleşen sistemde en önemlisi biz yetişkinlerin, eğitimcilerin ve ebeveynlerin çocukları sürekli gözlemlemesidir. Çocuklardaki farklılıkları takip etmeliyiz. Vücutlarındaki izleri, duygusal durumlarını fark etmeliyiz. Son zamanlarda içine kapandı diyerek günümüze devam etmemeli, bu değişimin altında yatanı fark etmeliyiz. Çocuklarımız çok kıymetli. Her çocuk biraz kurban, biraz zorba biraz izleyicidir. Bunun anlamı benim çocuğum yapmaz ya da bizimkine bir şey olmaz demek ne yazık ki pembe gözlüklerden başka bir şey değildir. Çocuklarımızı “görelim”, fark edelim.