Bir hikâyesi olmalı şehrin derler ya. Kuru kuruya taşı kayayı seyretmeye gelmez insan. Gelirse de bir yere kadar. Doğal güzelliği yanında onu çeken başka şeyler de olmalı. Nemrut sözcüğünün altını dolduran şey, Kral Antiochos’un eşi İsas ve kızı Antiokhis’in hikayeleridir aslında. Perilerin dans ettiği kayalar derseniz, bir taş kütlesini kaba şeklinden uzaklaştırıp sihirli bir alana dönüştürürsünüz coğrafyayı. Tac Mahal’e, Sistin Kilisesi’ne, Eyfel Kulesi’ne, Çin Seddi’ne; bir yapı, bir bina olarak bakarsanız sadece malzeme görüsünüz. Onları cezbeden öyküleridir. Yıl 2004’ün ilkbaharı, düştü yolumuz seyyah misali, taşın ve mermerin nakış gibi işlendiği kalelerin gökyüzüne vakarla baktığı ülkeye, Hindistan’a. Tac Mahal, Hindistan’ın Agra şehrinde yer alan bu muazzam yapı, hem sevdanın hem de mühendisliğin izlerini taşır. 17. yüzyılda inşa edilmeye başlanan bu anıt, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda ardında yatan hikâyeyle de dikkat çeker. Tac Mahal, Hint – İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri olmasının yanı sıra, aşkın ve sadakatin simgesi olarak da kabul edilmektedir. Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen bu zarif anıt; simetrisi, yapısal güzelliği, karmaşık kaligrafisi, kakmalı değerli taşları ve muhteşem bahçesiyle ziyaretçileri hayrete düşürüyor. Tac Mahal, sadece bir eşe adanmış bir anıttan daha fazlasıydı: Cihan Şah’ın ölen ruh eşine olan kalıcı aşkının bir ilanıydı. Babür İmparatoru Cihan Şah’ın eşi Mümtaz Mahal’e olan derin sevgisinin anıta ve sanata dönüşmesidir Tac mahal. Mümtaz Mahal, 1631 yılında, onuncu çocuklarını doğururken hayatını kaybetmiştir. Cihan Şah, eşinin ölümünden derinden etkilenmiş ve ona olan sevgisini ölümsüzleştirmek için dünyada eşi benzeri görülmeyen bir anıt inşa etmeye karar vermiştir. Bu anıt, onun sonsuza dek hatırlanmasını sağlamak amacıyla bir tür anıtsal mezar olarak tasarlanmıştır. Anıtı inşa edecek mimara, öyle bir anıt yapılsın ki dünya var oldukça Mümtaz Mahal’e olan aşkının bir nişanesi olarak bu anıt ayakta kalsın ve hatırlansın diyecek kadar seviyordu eşini. İnşaatın başlaması, Mümtaz Mahal’in ölümünden hemen sonra, 1632 yılında gerçekleşmiştir. İnşaatın tamamlanması ise yaklaşık 22 yıl sürmüş ve 1653 yılında sona ermiştir. Cihan Şah, en sevdiği eşinin ölümünden sonra iki yıl boyunca derin bir yas içinde kaldı ve asla tam olarak iyileşmedi. Bu, Mümtaz Mahal ve Cihan Şah’ın dördüncü oğlu Aurangzeb’e, üç büyük kardeşini başarıyla öldürme ve babasını hapse atma fırsatı verdi. 30 yıl imparator olarak tahtta kalan Cihan Şah, 1658 yılında tahttan indirilerek Agra’daki lüks Kızıl Kale’ye yerleştirildi. Buradan ayrılması yasak olan ama her zamanki lüks imkânlarına sahip olan Cihan Şah son sekiz yılını Tac Mahal’e bakarak geçirdi. Cihan Şah 22 Ocak 1666’da öldüğünde, Aurangzeb babasını Mümtaz Mahal ile birlikte Tac Mahal’in altındaki kriptaya gömdürdü. Tac Mahal’in kriptanın üzerindeki ana katında şimdi iki mezar bulunmaktadır. Odanın ortasındaki mezar, Mümtaz Mahal’e aittir ve hemen batıdaki ise Şah Cihan’a aittir. Mimarisi, Babür İmparatorluğu’nun zengin kültürel mirasını ve mimarisinin zarif özelliklerini yansıtır. Baş mimarı, Pers kökenli Ahmad Lahauri olarak kabul edilmektedir. Yapının tasarımında, İslam sanatının geleneksel geometrik desenleri, su ögeleri ve büyük kubbe gibi unsurlar öne çıkar. Ayrıca, Tac Mahal’in yapımında kullanılan beyaz mermer, anıta zarafet ve ihtişam katarken, çevresindeki çeşitli yapılarla uyum içinde olmasını sağlamıştır. Tac Mahal, dört ana bölüme ayrılmış büyük bir avlunun ortasında yer alır. Bu bölümler arasında bir cami, misafirhane ve büyük bir bahçe bulunur. En dikkat çekici özelliklerden biri olan yapının etrafındaki su kanalları ve havuzlar, ışığın yansımasını sağlamak ve yapının zarafetini vurgulamak amacıyla tasarlanmıştır. Yapının merkezinde bulunan devasa kubbe, zarifliğiyle tüm yapının simgesi haline gelmiştir. Hindistan’ı gezerken belki de duygularımızda bıraktığı en büyük etki; soyut bir sevdanın ve aşkın somutlaşarak dünya var oldukça ayakta kalabilen bir anıta dönüşebilecek kadar bir güce sahip olduğunu gözlemleyebilmemiz oldu. Evet Tac Mahal sadece mimari bir anıt değil, aynı zamanda anıtlaşan bir sevdanın görüntüsüdür.