Konya’da iki yaşındaki bebeğin başıboş köpekler tarafından parçalanarak öldürülmesi vicdanı körelmemiş her vatan evlâdı gibi bizi de perişan etti. Bu nasıl iştir arkadaş; bebek, çocuk, genç yaşlı, kadın erkek nice insanımız başıboş bırakılmış köpekler tarafından parçalanıyor, öldürülüyor, hastanelik ediliyor… İnsanlarımız parçalanma korkusu yaşıyor… Devletimizi yönetenler, çıkardıkları kanuna ‘kimi yerel idarecilerin” uymamasından “şikâyet” ediyor. “Denetim sonucu görevini yapmadığı tespit edilen sorumlular hakkında hapis cezası dahil kanunun öngördüğü her türlü yaptırımın uygulanacağını hatırlatıyoruz!” diyor… İnsanlarımızın caddelerde, sokaklarda parçalanmasına bundan sonra “asla müsaade edilmeyeceğini” öne sürüyor! Bu ne iştir? Yerel idareciler, nasıl olur da kanunun gereğini yerine getirmezler? Bu ne cürettir? Küçücük bir apartmanın yöneticisi dahi sorumluluk alanındaki ihmalinden dolayı yaralanma olayı meydana gelmesi halinde “gerekli tedbirleri almadığı için” sorumlu tutulurken… Nice insanımızın parçalanarak ölmesine, yaralanmasına ihmallerinden dolayı sebep olanlara dokunulmadı mı bugüne kadar? Lütfen “para cezasından” filan bahsetmeyiniz bana. İnsan hayatı bu, insan hayatı! Bebeklerimiz parçalanıyor, bebeklerimiz! Bakın, parti, politika işlerine hiç girmiyorum. O partidenmiş bu partidenmiş hiç bakmıyorum… Bebeklerimiz parçalanıyor, bebeklerimiz! İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın! Aileyi yaşat ki Devlet yaşasın! Biz maalesef her iki alanda da sınıfta kalıyoruz. İnsanlarımız, korkunç ihmaller sonucu hayatlarını kaybediyor! Ailelerimiz ellerimizden kayıp gidiyor; boşanmalar rekor üstüne rekor kırıyor. Bu konuları “günlük politika”nın, partiler arasındaki bitmez tükenmez çekişmelerin üzerine çıkarak konuşamayacak mıyız? MİLAT’ın manşetinden herkesin gerekli mesajı alması lâzım. Diyoruz ki orada, “2025 TÜRKİYESİ’NDE MANŞETİMİZ BU KÖPEK TERÖRÜ” 100’ün üzerinde insanımız öldü, kuduz hortladı, yasa çıktı, Başkan Erdoğan çağrı yaptı ama bir türlü köpekler toplanmadı. Toplanmayan köpekler Konya’da bir bebeği parçaladı. Dağlarda PKK terörü bitti, sokaklarda köpek terörü bitmedi!” MİLAT Gazetemiz meseleyi net bir şekilde ortaya koymuş değil mi? Bir konuda iktidarı eleştirdiğimizde birileri, muhalefeti eleştirdiğimizde ise başka birileri kızıyor. Bu başıboş köpeklerin saldırıları meselesinde tartışılacak ne var Allah aşkına? Hayvanın güvenliği için de önce insanın güvenliğini sağlamak lâzım! Parkları, bahçeleri, acil servis önlerini, cami avlularını başıboş köpeklerle paylaşmak da ne demek? Yok efendim, bu işte büyük rant varmış, büyük lobiler varmış, onlar ortalığı ayağa kaldırırlarmış! Yok arkadaş, biz bunları dinleyemeyiz! Para için insan hayatını hiçe sayanlara seyirci mi kalınacak? Yok, hayır kalınmayacak? E, ne yapılacak? Bu vahim hadiselere artık son verilecek! Hadi, tamam. Bundan sonra böyle vahim hadiseler duymayalım. Allah korusun, meydana gelirlerse eğer… “Çok üzgünüz, gereğini yapacağız!” muhtevalı açıklamalar görmeyelim. Yeter artık, yeter! Yeter! Açıklama istemiyoruz, netice istiyoruz. Yeter! ZAMANINDA OLDU OLANLAR! Bu sıkıntının kökü, taaaa 2004’te Meclis’ten geçirilen 5199 Sayılı Kanun’da. O günlerde sokaklarda, parklarda başıboş hayvanlarla birlikte yaşamaya mecbur edildik. Aradan 20 yıl geçti, “Yanlış iş yapmışız!” denilerek yeni düzenleme getirildi ve Meclis’ten geçirildi ama… Neden sonra! O günlerde, başıboş köpek sayısı bugünkünün yanında devede kulaktı. Şimdi… Bugünkü korkunç manzarayla karşı karşıya kaldık. Bazı belediye başkanları, sayıları hızla artmış bulunan bunca başıboş köpeği barındırabilecek kadar geniş imkânlara sahip olmadıklarını söylüyor. Onun da formülü bulunur. Devlet’in sağladığı imkânlardan faydalanarak iyice büyüyen “iş dünyası” unsurlarından ciddi katkılar sağlanır. Görevi ihmal sonucu ölümlere, yaralanmalara sebebiyet verenlere uygulanacak cezalar iyice arttırılır. Yedi düvele meydan okuma iddiasındaki ülkemiz, bu işin üstesinden gelir. Gelmelidir. Bilirsiniz birçok yazımızda, konuşmamızda “Siyasetten ümit kesilirse vesayetçi odakların iştahları kabarır!” diyoruz. Sokaktaki vatandaştan kopuk olmayan gazeteciler sokağın siyasetten iyice soğuduğunu rahatlıkla görebilirler. İktidardaki metal yorgunluğu, mental yorgunluk, her şeyi Lider’e yükleme zafiyetleri artarak devam ediyor. Muhalefet ise topyekun devre dışında. İktidara alternatif olması gereken Ana Muhalefet’in halleri ortada… Her haliyle “Benden bir yol olmaz!” mesajı veriyor vatandaşa… Ya da “Ben gelirsem, sıkıntınız bine katlanır ona göre!” mesajı! Son vakitlerde sokaklarda acayip acayip hareketler yapan vatandaşlarımızın sayısının çok arttığını görüyorum. İnsanımız çok yoruldu, psikolojisi de çok bozuldu. Elimden gelse, bütün parti genel başkanlarını bir araya getirir… El ele tutuşturur… Hep birlikte… “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın, aileyi yaşat ki Devlet yaşasın!” mesajını verdirtirdim. “Öncelikle insan hayatının korunması” konusunda bile uzlaşmaya varamıyorsa siyaset dünyamız… Geriye ne kalır ki? Vekillerimize ve emekli vekillerimize “güzellikler” konusunda tam mutabakat halinde olan siyasilerimizden bu konuda da tam mutabakat beklemek hakkımız değil mi?