Aslında şimdi dikmedi, hep üstündeydi. İçinde bulunduğumuz süreçte Kıbrıs’ın, geçmişteki yazılarımızda altını çizdiklerimizden de büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ifade edelim. Bugüne kadar KKTC ile Anavatan Türkiye arasındaki “manevi” bağların iyice zayıfladığına… İhmallerimizin neticesi olarak büyük bir “kopuş”un yaşandığına… Oralardaki, “etki ajanı” faaliyetlerinin bu kopuşu iyice hızlandırdığına nice yazımızda, nice konuşmamızda dikkat çektik. KKTC’de, yabancıların özellikle de İsraillilerin gayrimenkul alımlarının ne boyutlara vardığına dair yazılarımıza kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Biz konuyu gündeme getirmeye çalıştık ama, ne yazık ki “bizim” medya pek oralı olmadı. Olmadı zira, kafalar başka yerlerde, hesaplar başka başka! Neyse… Yapacak bir şey yok, olanları değerlendirelim. Bizden başka önemli tespitlerde bulunanları da gündeme taşıyalım. Elimizden gelen neyse onu yapalım. Mesela… Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Sekreteri Cemal Akkuş’un “Yeniden Kıbrıs Cephesi” adlı çalışması ulaştı elimize. Sayın Akkuş’tan izin istedik. Çalışmasından istifade etmemize “Elbette selamlar” notuyla izin verdi. Ardından kendisini aradık. Görüştük. Türk Dünyası’na ilişkin çalışmaları hakkında bilgiler aldık. Bakalım; önümüzdeki süreçte katkılarımız olabilir faaliyetlerine. Diyelim ve Alternatif Araştırmalar Merkezi tarafından yayımlanan çalışmadan “özet”le, Kıbrıs Meselesi’nin geldiği yeni boyutu, ilave riskleri ortaya koyma çabalarına destek verelim: – ABD’nin bölge politikaları, son yıllarda İsrail ile olan askeri koordinasyonu artırarak, GKRY’yi de (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) kapsayan yeni bir güvenlik doktrini oluşturmuştur. Bu bağlamda, özellikle İsrail’in Kıbrıs’taki üsleri aktif olarak kullanmaya başlaması, GKRY’ye sağlanan askeri destekler ve ABD’nin Kürt grupları üzerinden Türkiye’ye baskı oluşturma politikaları, yeni bir tehdit dengesinin ortaya çıktığını göstermektedir. Suriye’deki son gelişmeler, yeni kurulacak yönetimin Türkiye’ye daha yakın bir politika izlemesi beklentisini beraberinde getirirken, ABD ve İsrail’in Türkiye’yi dengelemek amacıyla PKK/PYD unsurlarını desteklemeye devam ettiği görülmektedir. Bu destek, sadece kara unsurları ile sınırlı kalmamakta, Kıbrıs’a yerleştirilen askeri sistemlerle de bütünlenmektedir. GKRY’deki Askeri Yığınak ve İsrail’in Rolü GKRY, son yıllarda askeri kapasitesini artırma yoluna gitmiş, Özellikle İsrail ile askeri iş birliklerini genişletmiştir. İsrail, Kıbrıs’ta hava ve deniz üsleri edinerek Doğu Akdeniz’deki askeri etkinliğini genişletmekte ve Türkiye’nin bölgedeki hareket alanını kısıtlamaktadır. GKRY Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın açıklamalarında vurguladığı üzere, İsrail’in ada üzerinde etkinlik kazanması ve ABD ile ortak çalışmalara hız vermesi, Türkiye’yi çok yönlü bir tehdit ile karşı karşıya bırakmaktadır. KKTC’de İsrail/ Yabancı Sermayenin Artan Mülk Edinimi Son yıllarda İsrailli firmalar ve yabancı sermaye KKTC’de büyük çaplı arazi ve mülk alımları gerçekleştirmiştir, KKTC’nin demografik yapısını ve ekonomik kontrol mekanizmasını dönüştürmeye yönelik hamleler yapmıştır. Her ne kadar mülk alımına yasal sınırlama getirilmiş ise de hileli yollarla bu stratejiye devam edilmektedir. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi Bekleyen Riskler ve Kıbrıs Cephesi Doğu Akdeniz’de enerji yatakları ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi, Türkiye için hayati önem arz etmektedir. GKRY’nin Mısır, Yunanistan ve İsrail ile ortak enerji projelerine imza atması, Türkiye’nin bölgedeki haklarını göz ardı eden bir ortam oluşturmuştur. Kıbrıs’la olan bağların zayıflaması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sınırlanmasına ve bölge dengesinin Türkiye aleyhine değişmesine neden olabilir. Sonuç: Türkiye İçin Yeni Bir Kıbrıs Stratejisi Şart Kıbrıs, Türkiye’nin gelecekteki jeopolitik pozisyonunu belirleyecek en kritik cephelerden biri haline gelmiştir. ABD’nin İsrail ile birlikte GKRY’yi bir askeri ve stratejik merkez haline getirmesi, PKK/PYD gibi unsurlarla birlikte Türkiye’ye yönelik planlamalar yapması, KKTC’de giderek artan yabancı mülk edinimleri ve ekonomik hamleler, Türkiye’nin aktif bir Kıbrıs politikası belirlemesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin, Kıbrıs’taki varlığını güçlendirmek, KKTC’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığını perçinlemek ve Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini korumak adına yeni bir strateji belirlemesi elzemdir. Bu noktada, KKTC’nin Türkiye ile birleşmesi ve tek bir devlet olması gerekliliği de önemli bir alternatif olarak değerlendirilmelidir. Böyle bir birleşme, uluslararası hukuki prosedürler çerçevesinde gerçekleştirilmeli, Türkiye ve KKTC arasında sıkı bir diplomatik süreç işletilmelidir. Aksi halde, bölgede oluşturulan yeni dengenin Türkiye aleyhine dönüşmesi, sadece Kıbrıs’ta değil, bütün Doğu Akdeniz’de etkisini gösterecektir. Kıbrıs, Türkiye için sadece tarihi bir miras değil, aynı zamanda gelecekteki jeopolitik bağımsızlığının anahtarıdır.