Mübarek Ramazan, bütün bereketiyle devam ediyor, Rabbimize hamdolsun. Bu ay cümle hayırların, iyiliklerin yaşandığı fırsat zamanı. Cenabı Allah bizi bu hakikati fark edebilenlerden eylesin. Ahiret yurduna göç etmiş akrabalarımızı, dostlarımızı, yakınlarımızı ve bilhassa üstümüzde hakları olan âlimlerimizi, yazarlarımızı, sanatkârlarımızı hatırlamalıyız elbette. Bu vazife, vefa borcumuzdur. Kimdir Şerif Benekçi? Popüler edebiyata odaklanan bugünün edebiyat çevresi acaba hatırlar mı, kitaplarını anar mı, sanmıyorum. Yaldızlı ve hormonlu yazıcılar dururken hakiki edipleri kim yâd edecek? İyi ki vefalı dostlar bir vesile ile yitiklerimizi bize hatırlatıyorlar. Hakan Değirmenci’nin Kalbin Nahif Sesi Şerif Benekçi kitabı (Paradigma Akademi Yayınları) elime ulaşınca o kadar çok sevindim ki, tarif edemem. Zira maziye daldım, hatıralar depreşti. Şerif Benekçi 29 Eylül 1950 tarihinde Kütahya’nın Gediz ilçesi Muhipler Mahallesi’nde doğdu. Temel eğitimden sonra muhtelif okullarda okudu, değişik işlerde çalıştı. Yurtdışına gitti, ülkesine döndü ve köyüne avdet etti. 18 Aralık 1977 tarihinde Asiye Hanım’la evlendi. Bu izdivaçtan Emine Edibe ve Betül isminde iki kızları oldu. 8 Eylül 2008 tarihinde vefat etti, memleketine, Muhipler’e defnedildi. Benekçi ile ilgili nükte Tarihimizin Güleryüzü’nde geçiyor. Şerif Hoca 1980’li yıllarda Beyazıt’taki Saraç İshak Camii’nde imamdı. Arkadaşlarla ziyaret ederdik. Bu hatırasını kendisi bize tebessüm ederek anlatmıştı. Bir gün dalgınlıkla öğle ezanını, sabah ezanı gibi okur. Sabah okunan “Esselâtü hayrün minen nevm!” (Namaz uykudan hayırlıdır) bölümünü ezana ekler. Cemaatten gayretkeş biri telaşla koşup gelir: “Hoca bu ne iş? Öğle ezanı, sabah ezanı gibi okunur mu?” Hazırcevap Şerif Hoca, itiraz eden adamı anında susturur: “Okunur okunur! Nasıl olsa hepiniz ayakta uyuyorsunuz!” Mizahın İzahı kitabımızdan da bir fıkrasını nakledelim. Bunu da rahmetli Sadettin Kaplan anlatmıştı: “Biz de tanırdık Şerif’i. Şakacı, nüktedan ve hazırcevaptı. Bir gün, Bir Şafak Yürüyüşü’nü nazik bir edayla sunmuştu bize. Şaka yollu kendisine dedim ki: ‘Hem kayyum, hem müezzin, hem imamsın hoca. Senin yazdıklarını, roman bile olsa mutlaka abdestli okumak gerek.’ Benekçi altta kalır mı? Hemen cevabı yapıştırmıştı: ‘Ama sık-sık abdest tazelemen gerekir ağabey…” Yanılmıyorsam merhum Ergun Göze bizi tanıştırmıştı. O sırada ilk romanı Şimdi Ağlamak Vakti yayımlanmıştı. Kendisiyle röportaj yapmış ve yayımlamıştım. Her karşılaştığımızda beni mahcup ederdi: “Benimle basında ilk röportaj yapan sensin, unutamam.” Dostluğumuz sürüp gitti şükür. Mülakatı da Romancılar Konuşuyor kitabıma aldım. Hakan Değirmenci kitabında Şerif Benekçi’nin hayatını, sanatını, romanlarını etraflıca ele almış. Titiz çalışmayla mükemmel bir biyografi ortaya çıkarmış. “Şerif Benekçi’nin aziz hatırasına” ithaf edilen eserin sunuşunda okuyoruz: “Şerif Benekçi, samimi, coşkulu, nüktedan bir şahsiyetti. Aynı zamanda kıymeti yeterince bilinmemiş bir romancıydı. Kısa ama sıra dışı bir hayat yaşadı. Onun yeğeni olmak ve bu çalışmayı yapmak benim için büyük bir bahtiyarlıktır.” Eserin birinci bölümü olan “Türk Edebiyatında Şerif Benekçi”de, yazarımızın hayatı ve edebî kişiliği geniş biçimde ele alınıyor. İkinci kısım “Şerif Benekçi’nin Romanları”na ayrılmış. Şimdi Ağlamak Vakti, Kırlangıçlar Erken Göçtü, Bir Şafak Yürüyüşü, Kumsalı Olmayan Ada, Güvercin Geçidi romanlarındaki dil ve üslup inceleniyor. Romanlardaki tematik eğilimler ve kavramlar üzerinde ayrıca duruluyor. Yazarımızın romanlarında işlediği “Varoluş”, “Kadın ve Aşk”, “Toplum”, Kültür”, “Din”, “Tasavvuf”, “Ahlak”, “Siyaset”, “Köy”, “Göç”, “Ölüm”, “Uyku ve Rüya”, “Yetimlik”, “Edebiyat ve Sanat” temaları, ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir tarzda irdeleniyor. Benekçi’nin kaleme aldığı diğer eserler de unutulmamış. Kitap, “Sonuç”, “Kaynakça”, “Ekler” ve “Dizin” ile tamamlanıyor. Değirmenci, Şerif Benekçi’nin doğup büyüdüğü muhiti iyi biliyor. Aile çevresi, ilk öğretmenleri, dostları, komşuları, güvendiği ağabeyleri, sevdiği ve okuduğu yazarlar teferruatlı biçimde okuyucuya sunuluyor. Romancının büyük idealizmi anlatılırken bir hüzne kapılıyorsunuz. Yoksulluklara, sıkıntılara, acılara rağmen pes etmeyen, direnen ve mücadele eden bir kahraman var karşımızda. Köyüne dönüp evini yaptırırken ve bilgisayarını kurarken biricik derdi tasası yazacağı romanlardır. O, son nefesine kadar bu aziz millete, bu mübarek ümmete faydalı olmak isteyen güçlü bir iradenin sahibiydi, yiğit bir kalem erbabıydı. Ardından melal yüklü, içli yazıları okuduk. Hakkında düzenlediğimiz toplantılarda rahmet ve muhabbetle anıldı. Şerif Benekçi biyografisi okunmalıdır ilkin. Ardından ilk romanı Şimdi Ağlamak Vakti ve diğer romanları… Bu sağlam okumalardan biz kazançlı çıkarız. Güzel Türkiye’min iyi yazarına rahmet dilerim.