Geçen haftaki Hindistan’ın jeopolitiğine bu hafta da devam edeceğimizi belirtmiştik. Ancak iki önemli gelişme yaşandı. Önce bu gelişmelere kısaca değindikten sonra, Hindistan konusuna devam edeceğiz inşallah. Bunlardan ilki, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin Beyazsaray’da kameraların önünde azarlanmasıydı. Zelenski’nin Beyaz Saray’da azarlanması, uluslararası ilişkiler ve diplomasi açısından uzun süre tartışılacağa benziyor. Nitekim Trump, şuana kadar Netanyahu hariç, ağırladığı tüm liderlere karşı kaba davrandı. Trump, iç politikada devamlı gerilim çıkartıp muhataplarına kaba davranarak seçimi kazandı. Öyle anlaşılıyor ki Trump, bu kontrölsüz ve kaba tavırlarını uluslararası alana da taşımak istiyor. Ancak bu kaba tavırların dış politikada da ona bir fayda sağlayıp sağlamayacağını bekleyip göreceğiz. İkinci gelişme, terör örgütünün hapisteki elebaşının silah bırakma çağrısıydı. Terör örgütü bu çağrıya uyacağını açıklasa da bunu zaman kazanmak için bir fırsat olarak görebilir. Bu bakımdan iyimser olmakla birlikte temkinli olmakta fayda var diye düşünüyorum. Bu kısa girişten sonra, asıl konumuz olan Hindistan jeopolitiğine devam edelim. *** Hindistan Alt Kıtası, Asya ile fiziki irtibatı her ne kadar zayıf görünsede Asya’nın bir parçası kabul edilir. Dolayısıyla kapsamlı bir jeopolitik değerlendirme yapabilmek için Hindistan’ı Asya’dan ayrı düşünemeyiz. Batılı devletler, Atlas ve Büyük Okyanus’u takip ederek, Hint Okyanusu üzerinden Hindistan ile bağlantı kurar. Hindistan üzerinde İngiltere ve Rusya rekabeti 19. yüzyılın başlarından itibaren Rusya’nın önce Kafkasları ve sonra İran’ın kuzeyini aşarak ‘’Orta Asya’daki’’ Türk coğrafyasını ele geçirdi. Bu hamle, Rusya’nın Hindistan’a yönelebileceği nedeniyle İngiltere’yi endişelendirmişti. Dolayısıyla Rus’yayı Hindistan’dan uzak tutmak için İngiltere farklı arayışlara girdi. Bu arayışın sonucu olarak Hindistan’ın kuzeyinde bulunan Afgansitanı da kapsayan geniş bir alanı kontrol etmek istiyordu. Rus ve İngiliz casusları, haritacıları Hindistan’a hâkim olmak için kıyasıya yarıştılar. Hâkimiyetin tek amacı bölgenin kaynaklarını sömürmekti. Ancak dönemin iki büyük impatorluğu bugün de olduğu gibi, direk karşı karşıya gelme yerine aracılar üzerinden mücadele ettiler. Adına da ‘’Büyük Oyun’’ dediler. Nitekim ünlü İngiliz Coğrafyacı Halford J. Mackinder, 1904 yılında Kraliyet Coğrafya Derneği’nde ‘’Tarihin Coğrafi Miğferi’’ başlığını taşıyan bir tebliğ sunmuştu. Macinderin sunduğu tebliğde ‘’Avru-Asya’nın geniş toprakları, dünya siyasetinin mihver bölgesini teşkil eder. Bu mihver bölgenin etrafını çevreleyen kuşakta Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Hindistan ve Çin vardır’’ der.(Halford J. Macinder-The Geographical Pivot of History) Haftaya bu konuya devam edeceğiz inşallah Daha sonra, İngiliz Coğrafyacı Halford J. Mackinder, bütün tecrübeleri 1904 yılında ‘’Kraliyet Coğrafya Derneği’nde’’ bir tebliğ sundu. Tebliğin başlığına ‘’Tarihin Coğrafi Mihveri’’ adını vermişti. Mackinder, özetle söz konusu tebliğde iç Asya’ya dikkatleri çekmişti.