Ramazan, yalnızca oruçla değil, aynı zamanda ibadetlerin, yardımlaşmanın, paylaşmanın ve toplumsal dayanışmanın yoğunlaştığı bir aydır. Bu mübarek ay, açlık ve susuzlukla mücadele etmenin ötesinde, dünya çapındaki Müslümanların yardımlaşma, zulme karşı direniş gösterme ve birlikte dayanışma ruhunu pekiştirme zamanıdır. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları hocası Dr. Fatih Muhammed Çakmak ile Ramazan’ın hem manevi derinliklerini hem de bu dönemde toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın ve ibadetlerin nasıl daha derinlemesine yaşanabileceğini konuştuk. RAMAZAN AYI BİR ÖĞRETMENDİR Bazı insanlar Ramazan ayını sadece oruçla bağdaştırıyor, diğer ibadetleri ve anlamları göz ardı ediyor. Bu yanılgıdan kurtulmak ve Ramazan’ın ardındaki maneviyatın anlaşılması için bize neler anlatabilirsiniz? Ramazan, yeryüzüne inen ve dokunduğu her şeyi iyileştiren, güzelleştiren bir rahmet ve bereket ayıdır, diğer aylardan farklıdır. Kur’an-ı Kerim, ilk olarak Ramazan ayında Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Cebrail (a.s.) vasıtasıyla inmeye başlamıştır. İlk emir olan “Oku!” ile bizler de muhatap oluyoruz. Bu ay, kâinatı okumayı, yeryüzünde adaleti, merhameti, birlikte yaşamayı ve doğayı korumayı öğreten bir bereket ayıdır. Ramazan ayı bizim için ne ifade etmeli? Öncelikle Hazreti Peygamber’in muhatap olduğu bir emir olsa da Rabbimiz, Peygamber Efendimiz aracılığıyla bizlere kâinatı okumayı, yeryüzünde adaleti, merhameti ve bir arada yaşamayı öğütler. Sosyal hayattan beşeri ilişkilere, hatta doğanın korunmasına kadar hayata dair akla gelebilecek her ne varsa bunları Ramazan ayı içerisinde gözden geçirmemizi ister. Kâinatı okuyarak kendimizi okumamızı, kendimizi gözden geçirmemiz için bir bereket ayı olarak Ramazan ayını bize bahşetmiş. Bu anlamda aslında bir lütuftur. ORUÇ AÇ KALMAK DEMEK DEĞİLDİR Oruç sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret bir ibadete indirgenince ruhunu kaybediyor öyle değil mi? Bu tutma, sadece aç kalmak, susuz kalmak değil. Biz, kötülüklerden de kendimizi koruyoruz. Peygamber Efendimizden öğrendiğimiz bir hadis-i şerif var. Size herhangi birisi bir kötülükle geldiği zaman “Ben oruçluyum” deyin ve o kötülükten uzaklaşın diyor. Aslında biz Ramazan ayında bu tip kötülüklerden kendimizi arındırarak geri kalan günlerimizde, geri kalan aylarda da bu iyiliğimizi sürdürmeye çalışıyoruz. Peygamber Efendimiz Ramazan ayını nasıl geçirirdi? Peygamber Efendimiz, adeta elinde avucunda ne varsa infak edecek, bunu etrafına yayacak ve tavsiye edecek kadar cömertliğini zirveye taşımıştır. Ramazan’ı, cömertliğin en üst seviyeye ulaştığı bir ay olarak değerlendirmiştir. Bu durum, bizim için son derece güzel bir örneklik teşkil ediyor. Bugün bizler de Peygamber Efendimizin Ramazan’a verdiği bu önemi düşünerek, kendi hayatımızdan çeşitli ibretler çıkarmalıyız. Ne gibi ibretler çıkarmamız gerekiyor? Peygamberimiz gibi Rabbimize yöneleceğiz. Gündüzümüzde mukabelemiz, gecemizde ibadetlerimiz, akşamında teravih namazlarımızla Ramazan ibadetimizi yerine getireceğiz. Orucumuzu elimizden geldiğince tutmaya devam edeceğiz. GAZZE’NİN KURTULUŞU İÇİN DUA EDECEĞİZ Bu Ramazan, geçen Ramazan da olduğu gibi bizim için buruk geçiyor. Gazze’deki insanlar sadece Müslüman oldukları için katlediliyor ve mezalime uğruyor. Bu mübarek ayda dünyadaki mazlumlara karşı nasıl bir sorumluluk taşımalıyız? Bugün Gazze’deki Müslümanlar sırf Müslüman oldukları için bu eziyete maruz kalıyorlar. Aslında Hazreti Peygamber’in Bedir’de yaşadığı imtihanla, Bedir’de mazhar olduğu müjdeyle, Gazze’deki Müslümanların yaşamış olduğu imtihan birbirine benziyor. Bu Ramazan’da, Gazze’nin kurtuluşu için dualarımızı eksik etmeyeceğiz. Ramazan, sorumluluk ayıdır. Gazze’nin özgürlüğüne kavuştuğu, tüm mazlumların huzur bulduğu bir dünya için dua edelim. Ramazan’ın bereketi, hepimizin üzerine olsun. İnşallah bu ay, hem kendi nefsimizi arındırdığımız hem de dünyadaki zulme karşı direnişimizi güçlendirdiğimiz bir fırsat olur. Ramazan, kendi içinde bir şenlik ve coşku barındıran özel bir aydır. Peki, bizler bu coşkuyu içimizde nasıl çoğaltabiliriz? Ramazan’ı bir düğün ve şenlik havasında nasıl yaşamalıyız? Bu manevi atmosferi sadece bireysel olarak değil, toplum olarak da nasıl hissedebilir ve yayabiliriz? Öncelikle hep şöyle bir dua vardır ya, “Allah’ım, bizi Ramazan’a kavuştur” diye. Bu Ramazan’a kavuşmanın şükrünü, Rabbimize gerçekten bu güzelliği bahşettiği için, rahmet ve mağfiret ayıyla bizi buluşturduğu için şükrederek işe başlamalıyız. Bu güzelliği ise en iyi şekilde iftar sofralarında sevdiklerimizle bir araya gelerek bulabiliriz. Yine akşamları teravih namazları… Ramazan’ın en büyük bereketlerinden biri de Kur’an-ı Kerim ile daha yakın bir bağ kurmaktır. Bu ay boyunca Kur’an’ı anlamak, okumak ve onunla hemhal olmak, manevi coşkumuzu artırır. Geçmişte camilerimizin kandillerle ve mahyalarla süslenmesi, Ramazan’ın medeniyetimizdeki yerini gösterir.