Rusya-Ukrayna savaşında yüz binlerce insan hayatını kaybetti. Trump, ölü sayısını 2 milyon olarak telaffuz etti. Abartılı mıydı? Muhtemelen. Ama asıl soru şu: Bu kadar can ne uğruna feda edildi? Ukrayna’nın NATO üyeliği için mi? Kendi topraklarını savunmak adına mı? Yoksa perde arkasındaki savaş lobileri daha fazla kazansın, Rusya zayıflasın diye mi? Kan ve gözyaşının gölgesinde gerçek sebep neydi? Önce Biden yönetimi düğmeye bastı, Rusya’yı Ukrayna’ya karşı kışkırtarak adım adım savaşa sürükledi. Oysa Ukrayna, Moskova için sadece bir komşu değil, asla kaybedilemeyecek bir jeopolitik kale idi. Bunu çok iyi bilen Anglosakson ittifakı, Kiev’e NATO üyeliği vaadiyle umut sattı. Fakat aslında onu büyük bir çatışmanın tam ortasına itti. Ukrayna’nın başına geçen isim, eski bir komedyen ve tiyatro oyuncusu olan Zelensky’di. Azınlık Yahudi grubuna mensup bu siyasi figür, aslında ezici bir halk desteğiyle gelmemişti. İlk turda aldığı oy oranı yalnızca %30 civarındaydı. Karşısındaki rakip, eski Cumhurbaşkanı Poroşenko’ydu ve asıl belirleyici faktör, halkın Poroşenko’dan duyduğu memnuniyetsizlikti. Seçim, bir tercihten çok bir tepkiydi. Ancak kim bilebilirdi ki, sahnelerde güldüren adam, ülkesini kanlı bir savaşın tam ortasına sürükleyecekti? Savaşın daha ilk günlerinde Zelensky için büyük bir PR makinesi devreye sokuldu. Batı basını onu kahraman ilan etti, TİME dergisinin kapağına taşıdı ve “Yılın Kişisi” unvanıyla taçlandırdı. Amaç, Zelensky’i ulusal kahraman olarak piyasaya sürmek ve Ukrayna’daki Rusya bağlarını koparmak. Bu sayede Rusya ile Ukrayna arasındaki ‘kuzen’ ilişkisi, yerini Rusya karşıtlığıyla büyütülmüş bir ulusal kimlik tartışmasında yeniden şekillenecekti. Tüm bunlar olurken Rus edebiyatı, sporu, müziği ve daha birçok Rus kimliği taşıyan değerler ambargoya maruz kaldı. Plan kısmen tuttu. Batı dünyasında Rus karşıtlığı tavan yaptı, Ukrayna ise küresel sahnede mazlum bir figüre dönüştü. Ancak perde arkasında oynanan asıl büyük oyun çok daha derindi: ABD, Avrupa’nın silah stoklarını tüketti. Eskimiş envanterin yerini yeni nesil silahlarla doldurmak zorunda kalan Avrupa, adeta Pentagon’un savunma sanayii için müşteri kuyruğuna dizildi. Tesadüf mü? Elbette hayır. Çünkü savaş öncesinde NATO’nun çözülmesi bile konuşuluyordu. Şimdi ise aynı NATO, “Rus tehdidi” bahanesiyle Avrupa’nın güvenlik kalkanına dönüşmüş durumda. Biden’dan koltuğu devralan Trump, savaşın sonunu getireceğini söylüyordu. Ancak barış masasına oturduğunda Ukrayna’nın o masada bir koltuğu değil, adeta yemek menüsünde bir yeri olduğu anlaşıldı. Trump, Kiev’e net bir mesaj verdi: “Topraklarından taviz ver, savaş bitsin.” Zelensky ise direnmek yerine, çaresizce başka bir pazarlık açtı. Ukrayna’nın yer altı zenginliklerini Trump’a sundu. Artık mesele sınırlar değil, kaynaklardı. Savaşın başında silah tüccarları kazanmıştı, şimdi ise enerji ve maden kartelleri sofraya oturuyordu. Peki, Zelensky ne yapabilirdi? Aslında hiçbir şey… Oyun çoktan kurulmuş, taşlar çoktan dizilmişti. Dün onu kahraman ilan eden ABD, bugün ona “diktatör” demeye başlamıştı bile. Bir zamanlar alkışlarla sahneye çıkarılan adam, şimdi perde arkasına itiliyordu. Son çaresi olarak “Ukrayna’yı NATO’ya alın, ben giderim” diye blöf yaptı. Ama blöf bile acziyetinin bir itirafıydı. Zira şartlar belliydi: Ukrayna, NATO’ya giremeyecek. Rusya, savaşın bedeli olarak Ukrayna’nın doğusundaki toprakları cebine koyacak. Geriye kalan Ukrayna ise artık bağımsız bir devlet değil, Batı’nın ekonomik kolonisi olacak. Enerji sahaları, altyapı projeleri, stratejik limanlar—hepsi ABD’nin ve küresel sermayenin denetimine girecek. Eğer Batı ile Rusya arasında kalan bir ülkeyseniz, karar verirken asla aceleci olmamalısınız. Putin, Wagner tarafından ihanete uğradığında, Zelensky sevinçle Batı’nın desteğine daha da sarılmıştı. Fakat çok geçmeden fark etti ki, asıl ihanet kendi kapısına dayanmıştı. Dün ona “kahraman” diyen ABD, bugün onu sessizce ortada bıraktı. Washington’un verdiği sözler, diplomatik vitrin süsünden ibaretti. Gerçek şu ki, ABD için Ukrayna bir araçtı ve artık misyonunu çoktan tamamlamıştı bile. Gürkan Demir