20 Ocak’ta koltuğa oturan TRUMP, “YALIN KILIÇ” Küreselcilere dalmaya başladı. İlk önce arkasına aldığı “aşırı dinci ve ırkçıların” yanına, kendi gibi düşünen KÜRESELCİ BİR KLİĞİ de katarak, Panama, Kanada ve Grönland’a uzandı malumunuz üzere. Geçenlerde yeni hedef olarak da, Ukrayna’yı gözüne kestirdi. Öyle ki Zelensky’i gazlayan ABD’nin, şimdilerde Ukrayna’daki kaynakların derdine düştüğü net. Üstelik “barış görüşmelerinde”, Ukrayna’yı masaya dâhil etmeyecek kadar da gözlerini karartmış vaziyetteler. Gerçi ilerleyen zamanlarda, Zelensky’nin de o masada yer alma ihtimali yok değil. Ama ülkesindeki “nadir toprak elementlerini”, ABD’ye vermesi şartı ile.. Hatta Rusya’ya, biraz toprak bırakmak zorunda kalması ise kuvvetle muhtemel seyrediyor. Fakat Trump’un bu hamlelerini, sadece “ekonomik çıkar” odaklı düşünürsek hata yapmış oluruz. Zira “LONDRA VE NEW YORK SERMAYESİNİ” TOKATLAMAK ve RUSYA’yı ÇİN’den UZAKLAŞTIRMAK da aynı çerçevede ele alınabilir. Tabi Avrupa’yı Rusya ile baş başa bırakarak, getirilen gümrük vergileriyle EKONOMİK BİR BUNALIMA sokma girişimi de mevcut. Böylece Çin istediği desteği Rusya’dan bulamayacak ve dizginlenecek, Küreselci AVRUPA’nın ise DİBİ GÖRMESİ işten bile sayılmayacak kısaca. Trump’un bir diğer stratejik hamlesinin de, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) faaliyetlerini durdurması olduğu tartışılmaz konuma sahip. Nitekim görevlendirdiği Elon Musk’ın, iki hafta içinde binlerce USAID çalışanı işten çıkartması ve yapılan yardımları ifşa etmesi, adeta bir sansasyona kapı araladı. Çünkü kuruluşundan bir süre sonra KÜRESELCİLERİN eline geçen USAID, bu zümrenin ideolojilerini ve politikalarını yaymak için kullanılmaktaydı. Zaten bunu ifşalardan anlamak da hiç zor değildi. Mesela dünyanın birçok ülkesinde; medyanın, iş topluluklarının, müzik sektörünün, doğum kontrol meselesinin, haşhaş ekimi ve eroin üretiminin desteklemesi bunlardan bazılarıydı. Terör örgütleriyle bağlantılı bir takım gruplara ve “transseksüel opera” , “transseksüel çizgi roman”, “cinsiyet değişikliği” ile “LGBT aktivizmine” finans sağlamaları da cabası… Bu minvalde örnekleri çoğaltmak, elbette ki mümkün. Ama Ali Baba’nın Çin’de 53 Milyar Dolar, hemen akabinde de Apple’ın ABD’de 500 Milyar Dolarlık yatırım yapacaklarını ilan etmesi; Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Putin’i arayarak “gerçek dostun biziz” demesi; Macron’un, Trump’u Beyaz Sarey’da ziyaret etmesi ve Sn. Erdoğan’ın “AB kurtuluşu Türkiye’nin elinde” açıklaması bahsettiklerimizi neredeyse ispatlamaya yetiyor. Peki, gelinen aşamada “Trump yahut temsil ettiği akım, çok mu iyi” derseniz? Şaka yaptığınızı düşüneceğim kesin. Neticede “Armageddon”u savunan, sorgusuz sualsiz başka ülkelerin topraklarına göz diken ve Evanjelik topluluk tarafından “Mesih” ilan edilen Trump’dan bahsediyoruz. Lakin küreselcilerle olan kavgalarında darbe alsalar da, darbe vursalar da, bunda kazananın tüm insanlık olduğunu da inkâr etmek imkânsız. Anlayacağınız önümüzdeki tablo da; ABD-Avrupa ortaklığının sona erdiğini ve 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin, YIKILMAYA BAŞLADIĞINI bariz görebiliyoruz. Yani “güç kimdeyse ya da kimin gücü ne kadarsa, artık onun dediği olacak” diyebiliriz. Yoksa KİBİRLİ AVRUPA ülkeleri, niçin bugün Türkiye’nin kapısını aşındırma yarışına girsinler ki? Ancak bu durum bizi asla yanıltmamalı! Kaldı ki söz konusu küresel kavgada, “BİZİ YOLUMUZDAN DÖNDÜRMEK ve KENDİLERİNE BİAT ETMEMİZİ” isteyecek tarafların, oyunlarıyla karşılaşacağımız şüphe kaldırmaz. Devletimiz elbette bu yeni duruma göre, hazırlıklarını yapıyordur muhakkak. O yüzden Sn. Cumhurbaşkanımızın AK Parti Genel Kongresinde sarf ettiği; “KARİYERİST MENFAATPERESTLER”, “ASİMETRİK İLİŞKİLERE GÜVENENLER” ve “KAYIT DIŞI SİYASET” ifadelerini iyi okumak çok önemli. Zira bu sözler “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” mottosu ile aynı konuşma da geçiyorsa, fazla söze hacet kalmadığı ortada.