“Dengeli olmak”, tüm yaşam alanları için geçerli ve önemli becerilerden biri. İnsan, denge kuramadığı her alanda mutsuz oluyor. Dengesi bozulan her şey bin bir musibetle insanın karşısına çıkıyor. Dengenin bozulduğu alanlardan biri de ebeveynlik ve çocuk yetiştirme anlayışındaki değişen öncelikler. İnsan yavrusu, tüm canlı yavruları içinde, bakımı en zor ve zahmeti en fazla olan canlı yavrusudur. İnsan yavrusunu hayata hazırlamak, dünyadaki en zor ama aynı zamanda en değerli vazifelerden. Bu yüzden inancımız ve kültürümüz anne babayı; başa taç, gönle ilaç yapmıştır. Cenneti annelerin ayağının altına sermiştir. Zamanın değiştirici ve yabancılaştırıcı eli, her nesneye, her duyguya ve her eyleme farklı suretlerde sirayet eder. Zamanla birlikte değişen olgulardan biri de ebeveynlik. Ebeveynlik aslında insanların kendi çocukluklarıyla hesaplaştıkları bir olgudur. Kendi çocukluğunda eksik kalan her şeyi kendi çocuklarının hayatına boca etmek ve abartmak; günümüz ebeveynliğinde en sık karşılaşılan vakalardan biridir.“Ben okumadım onlar okusun,” “ben giymedim onlar giysin,” “biz yemedik onlar yesin,” vb. diye uzayıp gidiyor mesele. Postmodern ebeveynlik anlayışında öne çıkan ve son yıllarda giderek ivmelenen sorunlardan birinin “akademik başarı saplantılı ebeveynlik”olduğunu düşünüyorum. Çocukların önüne koyduğumuz yaşam amaçlarının veya yaşam hedeflerinin çoğu “akademik başarı” hakkında. Oysa gerçek yaşam başarısı için sadece akademik başarı ölçüt olabilir mi? Yoksa gerçek bir yaşam başarısından bahsedebilmemiz için farklı alanlarda da becerilere ihtiyaç var mı? Büyük muallim ve mütefekkirmerhum Nurettin Topçu üstadımız bu durumu;“Fende ve matematikte birinci; yaşamda sonuncu çocuklar” olarak ifade etmişti. Ne kadar güzel bir ifade ve benzetme. Akademik başarısı yüksek ama en basit yaşam becerilerinden bile yoksun çocuklar. Kendi çocukluğumuzda yaptıklarımızla kendi çocuklarımızın yaptıklarını kıyasladığımızda önemli farklılıklar görüyor ve derin bir sükûtu hayale kapılıyoruz. Yaşam becerileri; “Bireylerin gündelik ihtiyaçlar ve zorluklarla başa çıkabilmelerini sağlayan, uyarlanabilir ve olumlu yetenekler” şeklinde tanımlanmaktadır. (WHO, 1997). Karar verme becerileri, problem çözme becerileri, iletişim becerileri, duyguları düzenleme, kontrol etme ve duygularla başa çıkma becerileri ve sosyal becerileren temel yaşam becerilerinden bazılarıdır.Yaşam becerileri bir yandan bireyin topluma ve toplumsal yaşama uyumunu sağlarken diğer yandan da bireyin özerkliğini geliştirir. Hayatın içindeki insan manzaraları görenler için çok şey anlatır. Bugün 20’li ve 30’lu yaşlarda olan genç insanların beslenme, özbakım, temizlik, gibi günlük ihtiyaçlarını karşılamadaki yetersizliklerini ve çaresizliklerini, bu hususlarda hala ebeveynlerine olan bağımlılıklarını görünce insan düşünmeden edemiyor. Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde çok yaygın olan, “Montessori, Waldorf, ReggioEmilia” gibi erken çocukluk yaklaşımlarında bile çocuklara çok erken yaşlardan itibaren yaşam becerilerini kazandırmak temel önceliktir. Hülasa, çocuklarımızı sadece akademik başarı ve kariyer odaklı değil aynı zamanda gerçek yaşam becerilerini ve ahlaklı/iyi insan olma vasıflarını da kazandıracak bir anlayışla yetiştirmemiz lazım. Ebeveynler, hiç beklenmeyen bir anda çocuklarının hayatından çıkmak durumunda kalabilirler. İşte bu yüzden çocuklarımızın sadece fende, matematikte ve sanal evrende değil, gerçek yaşamda da başarılı olması ve gerçek yaşam becerilerine sahip olması için de uğraşalım. Vesselam…