Hayali olan öğretmenliği yapan doğuştan görme engelli 38 yaşındaki Oğuzhan Gürel, zorluklarına rağmen karavanda köpeğiyle birlikte tek başına yaşayıp, sosyal hayattaki girişkenliğiyle ve yaşama sevinciyle öğrencilerine umut oluyor.
Amasya’da 1987 yılında doğan Gürel, ilköğretimini tamamladıktan sonra 2000’de İstanbul’daki Büyükçekmece Lisesi’nde yatılı okudu.
Gürel, Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Görme Engelliler Eğitimi Ana Bilim Dalı’ndan 2010’da mezun olup farklı okullarda çalışmaya başladı.
Üsküdar’daki Türkan Sabancı Görme Engelliler Okulu’nda 2015’te özel eğitim öğretmenliği yapmaya başlayan Gürel, okuluna rahat gidip gelebilmek için 2 yılı aşkın süredir karavanda yaşıyor.
Karavanda yaşamaya başladıktan sonra “Hülya” ismini verdiği köpeği sahiplenen Gürel, köpeğinin günlük bakımlarını yaptıktan sonra okula gidiyor.
Gürel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, keyifli olmayan, zorlu çocukluk dönemi geçirdiğini, öğretmenlerinin etkisiyle bu mesleği seçtiğini söyledi.
Ortaokulda görme engelli bir öğretmeninin evine gittiğini anlatan Gürel, “Görmeyen bir insanın nasıl yaşadığı ve nasıl öğretmenlik yaptığı beni çok heyecanlandırmıştı. İyi anlaştığım, çok sevdiğim öğretmenlerim sayesinde öğretmenliği seçtim. İlkokul öğretmenim Yusuf öğretmen de bana insan sevgisini ve bilgiyi çok güzel aşıladı.” dedi.
Gürel, okulda öğrencileriyle kaliteli vakit geçirmeyi sevdiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanlığının müfredatını takip ederken bunu daha eğlenceli hale getirmek için öğrencileriyle drama oynadıklarını, şarkılar bestelediklerini ve hikayeler anlattıklarını aktardı.
Öğrencilerine insani değerleri inşa etmeleri gerektiği konusunda destek olmaya çalıştığını dile getiren Gürel, öğrencileriyle zaman zaman bakımını beraber yaptıkları köpeğini dolaştırdıklarını anlattı.
Öğrencileriyle yemek yapmayı çok sevdiğine dikkati çeken Gürel, “Mutfak işlerini çok seviyoruz. Bir çocuk kendi becerileri dahilinde evindeki mutfakta en azından kendi karnını doyurabilecek donanıma sahip olmalı. Yemek yapmayı, yemeyi ve bunu öğrencilerimle paylaşmayı seviyorum. Mutfak meselesi iki haftada bir uyguladığımız bir atölye çalışması. Çocuklarla birlikte sarma, kısır, kuymak, börek, elmalı kek, patlıcanlı börek yaptık. Elimizden geldiği kadar canımız neyi istiyorsa, bir mutfakta üretilebilecek ne varsa belirli güvenlik tedbirleri çerçevesinde beraber yapıyoruz.” diye konuştu.
Gürel, görme engelli çocuklara anne ve baba olmanın çok zor iş olduğunu, öğrencileri sayesinde çocuğu olmamasına rağmen onlara 15 yıldır hem annelik hem babalık yaptığını söyledi.
Ebeveynlerin çocuklarının potansiyeline güvenmesi gerektiğinin altını çizen Gürel, “Anne ve babalar çocuklarını yaşıtlarıyla ve yaşıtlarının yetenekleriyle çok fazla karşılaştırıp kendilerini ve çocuklarını üzmesinler.” ifadelerini kullandı.Gürel, görme engelli çocukların eğitimine erken başlanmasının son derece önemli olduğunu dile getirdi.
Eğitim açısından görme engelli bireylerin görenlerden bir farkı olmadığını belirten Gürel, yenidoğan ünitelerinde görme engelli çocukların eğitimi konusunda ailelerin mutlaka bilinçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Gürel, “Biz çocukları okul sayesinde 6 yaşından sonra kazanıyoruz ama bir anne ve baba, çocuğu görmeyen birey olarak doğduğu anda onunla ilgili olumlu algıya sahipse ve onu ilerletmeye hevesliyse o zaman onları doğuştan kazanmış oluruz.” dedi.
Karavanda yaşamanın keyifli olduğundan bahseden Gürel, işe yakın olmanın ise kendisine büyük rahatlık sağladığını ifade etti.Gürel, “Sabah uyandığımda köpeği dışarı çıkarmak, gezdirmek, kahvaltımı yapmak ve kahvemi hazırlayıp okula gitmek, arada sadece 3 dakikanın olması, inanılmaz büyük rahatlık. Karavanda köpeğimle yaşıyor olmam, onu günde en az 3-4 saatte bir görmeyi mecbur kılıyor.” diye konuştu.
Karavanda yaşayarak dünyanın kaynaklarını dikkatli kullanmayı öğrendiğini belirten Gürel, şöyle devam etti:”Tek başıma hayat sürüyorum. Karavanın ergonomik yanı var. Her işinizi çok basitçe çözebiliyorsunuz. Kıyafetlerinizi ona göre seçiyorsunuz. Yatağınız, yorganınız ona göre oluyor. Yani insanlar günde 100 litre suyu hiç düşünmeden harcıyorken, ben 100 litre suyla bir hafta, 1-2 duş da dahil olmak üzere bir şekilde geçiniyorum. Yani dünyanın kaynaklarını da dikkatli kullanmak gerekiyor. Çok mecbur kalmadıkça elektrik çekmiyorum. Biraz depremden de korkuyorum. O yüzden çok fazla binada gecemi geçirmek istemiyorum. Yıllardır da çadır kamplarına gidip geliyorum. Birdenbire aklıma geldi ve karavana geçtim.”
Gürel, görme engeline rağmen gayet renkli yaşamı olduğunu, yaklaşık 2 senedir kürek çektiğini dile getirdi.Kürek çekmenin en sevdiği sosyal aktivitelerden biri olduğunu kaydeden Gürel, “Son zamanlarda her gün bunu yapmaya başladım. Haftada bir kez çok sesli Batı müziği yapan bir koroya gidiyorum. Ondan sonra tiyatro ekibimizle oyun sahneliyoruz. Bunun dışında yeni katıldığım ve her hafta gittiğim Türk sanat müziği korosu var. Koroydu, tiyatroydu, kürekti… Hayatım bu şekilde devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Gürel, zaman zaman Kadıköy’den Kartal’a yürüyüş yaptığını da aktararak, “Tandem denen iki kişinin binebileceği çift pedallı bisikletler var. Gören dostlarımla beraber bisiklet sürüyorum. Bir ara klarnet kursuna gittim. Biraz nota biliyorum, piyano çalıyorum çünkü çocuklarla müziği paylaşmanın en kolay yolu, o çalgıdan geçiyor. Bunun dışında bağlama ve gitar çalıyorum. Karavanda klarnet çalmak iyi oluyor. Bir de dokunmadan çalınabilen ‘theremin’ isimli müzik aleti var. Önceki yaşadığım evde onu çalıyordum.” dedi.
Kürek antrenörlüğü yapan Denizhan Aydın, Gürel’le güzel eğitim süreci yaşadıklarını anlattı.Haftanın 4-5 günü antrenmanlara gelen Gürel’in çok azimli ve istekli olduğunu, kürek çekmeyi sevdiğini kaydeden Aydın, onun azminin örnek alınması gerektiğini vurguladı.
Aydın, Gürel’in çok çabuk öğrendiğinden bahsederek, “Hissi ve kabiliyeti yüksekti. Takdire şayan başarı sergiledi. Kürek sporu, özellikle görme engelliler için oldukça zor spor. Oğuzhan Bey buna çok güzel uyum sağladı. Bazen hava kötü oluyor ama ‘Hocam inelim, burada antrenman yaparım, sorun değil.’ diyor. Kendisini bu konuda kutluyorum.” şeklinde konuştu.